İstihaza, kadından sürekli kan gelmesidir. Bu kana istihâza kanı ya da özür kanı, bu kanı gören kadına da müstehâza denir. Diğer bir ifade ile İstihaza, Âdet gören bir kadının cinsel organından üç günden az, on günden fazla gelen kan demektir. Âdet ya da lohusalık dışında gelen kan diye de tarif edilebilir. Bir damarın çatlamasından veya bir rahatsızlıktan kaynaklanır. Bir kadın gelip Peygamber Efendimiz”e (sav), kendisinden sürekli kan geldiğini bildirmiş, Efendimiz de bunun bir damardan kaynaklandığını, hayız zamanında namazı terk etmesini, hayız dışında ise her vakit için abdest alarak namazını kılmasını söylemiştir.
İstihâza kanının, özür teşkil etmesi için tam bir namaz vakti boyunca, abdest alıp farzı kılacak kadar olsun kesilmeden devam etmesi, daha sonraki vakitlerde de en az bir defa kan görülmesi gerekmektedir. Mesela öğle namazı için düşündüğümüzde, abdestle beraber farzın kılınmasının 10 dakika süreceğini farz edersek, öğle namazı vaktinin başından sonuna kadar, kan 10 dakika olsun kesilmiyorsa, o kadın özürlü demektir. İstihâzadan çıkmak için de kanın, bir tam namaz vakti boyunca hiç gelmemesi gerekmektedir. Yani özür hâlinin sona ermesi için mesela öğle namazı vaktinin girişinden çıkışına kadar hiç kan gelmemesi gerekir.
İstihaza kanı, vücudun herhangi bir uzvundan akan kan gibidir. Bununla yalnız abdest bozulur. Devam ederse sahibi özürlü sayılır. Böyle bir kadın abdestini alıp namazını kılar, orucunu tutar. Bu durum, ibadete ve karıkoca ilişkilerine engel teşkil etmez. İstihaza kanı, özürlülerde olduğu gibi, ilk olarak abdest alınıp namaz kılmacak kadar bir süre kesilmemek üzere tam bir namaz vakti devam eder, bundan sonra da her namaz vaktinde en az bir defa görülürse, sahibi özürlü sayılır.
Özür sahibi, her namaz vakti abdest alır. Abdestini bozan başka bir hal meydana gelmediği sürece, bir sonraki namaz vakti girinceye kadar abdestli sayılır. Bu arada özür kanının devam etmiş olması abdeste ve ibadete engel olmaz (eş-Sevkânî, Neylü’l-Evtâr, Mısır, t.y., I, 253, 321).
Ebû Hanîfe’ye göre, özürlü kimselerin abdesti bir namaz vaktinin girmesiyle bozulmaz, çıkmasıyla bozulur. Ebû Yusuf’a göre, özürlünün abdesti hem namaz vaktinin girmesiyle, hem de çıkmasıyla bozulur. Meselâ; güneş doğduktan sonra alman abdest, Ebû Yusuf’a göre, öğle namazı vaktinin girmesiyle bozulur (bk. Özür mad.)
İmam Şafiî’ye göre, özürlünün her namaz için abdest alması gerekir, onun abdesti, kıldığı namazı bitirince son bulmuş olur.