Asıl ismi Üveys Bin Amir El-Karanî olup Veysel Karani diye anılan bu büyük insan Yemen’in Karen köyündendir. Peygamberimizle (sav) görüşüp sahabe olamamış, ancak tabiînlerin büyükleri arasında yer almıştır. Allah’ın velî kullarındandır. Keramet sahibi, üstün bir kimsedir. Resulullah (sav) bir hadis-i şerifinde; hırkasının Üveyse götürülmesini istemiş ve bu vasiyet Hz Ömer ile Hz Ali tarafından yerine getirilmiştir. Söz konusu hırka 1617 yılında Sultan Abdulmecid’e hediye edilerek Eyüp’de yaptırılan Hırka-i Şerif camiine konulmuştur.
Veysel Karanî Hz Ömer zamanında Medine’ye gelmiş ve büyük bir sevgiyle karşılaşmıştır. Uzun yıllar Basra’da yaşamış, Sıffîn Savaşı’nda Hz Ali’nin yanında bulunmuş ve hicretin 37. yılında şehid edilmiştir.
Hz Üveysin bilhassa annesine karşı olan hürmet ve saygısı dillere destan olmuştur.
Veysel Karani’nin Anne Sevgisi
Yemen diyarında Karen isimli bir köy vardı. Veysel Karani işte o köyde yaşar çobanlık yapardı, koca dünyada ihtiyar anacığından başka kimsesi yoktu. Onu çok sever, hatırını kırmamak için her sıkıntıya katlanırdı. Çoğu günler kazandığı yiyeceği annesine getirir, kendisi aç dururdu.
Karenlilerin Üveys diye çağırdıkları Veysel, Peygamberimizin ortaya çıktığını ve İslam dinini yaymaya başladığını duymuş, yıllardır böyle bir haberi beklediğinden hiç tereddütsüz ona iman etmişti. Yüzünü görmediği, sözünü işitmediği Allah Resulüne karşı yüreğinde bir aşk doğmuştu. Gece gündüz Onu düşünüyor, dağlara taşlara O’nun mübarek ismini fısıldıyordu. Bu sevda dillere destan olmuştu. Hatta çoğu kimseler, Üveys aklını yitirdi galiba demeye başlamışlardı. Halbuki Üveys aklını yitirmemiş, bütün alemlerin göz ve gönül sevinci olan Sevgili Peygamberimize aşık olmuştu. Bir tek dileği vardı Üveys’in Allah’ın yüce elçisi Hz Muhammed’in yüzünü görmek.. Ondan sonra ölse de gam değildi. Fakat Yemen’le, Medine şehrinin arası çok, ama çok uzaktı. Arada ıssız, sessiz, kimsesiz çöller, aşılması güç dağlar uzanıyordu. Üstelik Üveys, ihtiyar anasından ayrılacak durumda da değildi. Birgün her şeye rağmen anasının dizlerine kapanıp göz yaşları içinde izin istedi.
— Ne olur, izin ver anacığım. Gidip Peygamberimizi göreyim. O’nun sesini duyayım. O’nsuz bütün dünya bomboş… Ne olur izin ver bana dedi.
Annesi oğlunun gözyaşlarına dayanamadı.
— Peki yavrum dedi, git. Ancak Peygamberimizin kapısına kadar varacak, eğer evinde ise görüp hemen geri döneceksin, tamam mı?
— Tamam dedi Üveys. Bu kadarı bile yeter bana anacığım. Sağlıcakla kal. Gider, gelirim inşallah.
Sonra hemen yola çıktı.
Yollar uzundu. Yollar, çöllerle, kumlarla kaplıydı. Güneş bir alev külçesi halinde parlıyor, Üveys terliyordu. Düşüyor, kalkıyor, koşuyordu. Bir an önce Medine’ye erişmek, Peygamberimizin gülden güzel yüzünü görmek istiyordu.
Günlerce, haftalarca yürüdü.
Nihayet bir tepeden Medine’yi gördü. Heyecan içinde titriyordu. Ürkek, telaşlı ve mahzundu. Şehre girip önüne çıkan birine Peygamberimizin evini sordu. Gösterdiler.
Üveysin heyecanı öylesine büyümüştü ki adımlarını bile zor atıyordu artık. Eve gelip kapıyı vurdu. İçerden gelen ayak seslerini dinledi. Kapı yavaşça aralandı. Bir kadın başı uzandı. Peygamberimizin sevgili hanımı Hz Aişe idi bu.
Ben, diye kekeledi. Ben Yemen’in Karen köyünden geliyorum. İsmime Üveys derler. Allah’ın Resulünü ziyaret etmek istemiştim.
Hz Aişe cevap verdi:
— Ne yazık ki Peygamberimiz evde değil. O’nu mescidde bulabilirsiniz. Bakınız hemen şuracıkta ki mescidde.
Üveys’in başına dünyalar yıkılmıştı sanki. Annesine verdiği sözü hatırladı. Eğer Peygamberimizi evde bulamazsa hemen geri dönmesi gerekiyordu. Ne yapacaktı şimdi? Yüreği acı içinde kıvranıyor, içinde onulmaz yaralar açılıyordu.
— Peygamberimize selam söyleyiniz dedi. Onun gülden güzel yüzünü görmek için gelmiştim, ta Yemen’den. Fakat kısmet değilmiş, Lütfen kendisine söyleyiniz. Yemen’li Üveys geldi deyiniz. Sevgisi ile yaşadığımı ve canımdan daha çok O’nu sevdiğimi anlatınız.
Ve başı yerde dönüp gitti Üveys. Gözlerinden ırmaklar gibi yaş akıyordu. Gözlerinden akan yaşlar yağmur olmuş, kızgın Arabistan çöllerine yağıyordu sanki.
Peygamberimiz evine döndüğünde kapıda Üveys’den kalma nuru görerek, Hz Aişe’ye kimin geldiğini sordu. Hz Aişe de Yemenli Veysel Karani’nin geldiğini, kendisini görmeden gittiğini, çünkü annesine böyle bir söz verdiğini anlattı.
O zaman sevgili Peygamberimiz:
Üveys sahabelerimden sonra gelen insanların en hayırlısıdır. buyurdu.