Meleklerin haya ettiği sahabi Hz Osman kimdir? İşte Osman bin affan kimdir, dönemi, eşleri, kabri, kim öldürdü ve Hz Osman sözleri…
Hz Osman, İslamiyeti ilk kabul eden insanlardandır. Kureyşlidir. Cahiliyye devrinde ticeretle meşgul olmuş ve büyük servetler kazanmıştı. Bilinen bir aileden geliyordu. Sevilen, sayılan bir insandı.
Hayâ ve edep numunesi Hz Osman bin Affan, 580 yılında Taif’de dünyaya geldi. Babasının adı Affan, annesi Arwa bint Kurayz’dır. Peygamberimizin üçüncü halifesi ve hayatta iken cennetle müjdelenen bahtiyarlardan biridir.
34 yaşında Hz Ebubekir’in vasıtasıyla müslüman oldu. Hz Osman (r.a.) Müslüman olunca, Allah Resûlü (s.a.v.) Efendimiz kızı Rukıye‘yi onunla evlendirdi. Bu evlilikten ilk çocuğu Abdullah dünyaya geldi. Câhiliye döneminde Ebû Amr künyesiyle çağrılan Hz. Osman (r.a.) artık bundan sonra Ebû Abdullah künyesini aldı. Sonra kızı Leylâ doğunca da Ebû Leylâ künyesiyle zikredildi. Hanımı Rukıye (r.a) vefat edince, Allah Resûlü (s.a.v) onu diğer kızı Hz Ümmü Gülsüm (r.a) ile evlendirdi. İnsanlık tarihi boyunca Hz. Osman’dan başka hiç kimse bir Peygamberin iki kızıyla da evlenmemiştir. Bu sebeple Hz. Osman’a, “iki nur sahibi” mânâsına Zinnûreyn lakabı verilmiştir.
Peygamber Efendimizin (sav) zamanında olduğu gibi Hz Ebubekir ve Hz Ömer zamanında da İslam devletinin en önemli mevkilerinde görev yaptı. Hz Ömer’den sonra halife seçildi. Devrinde, O’nun yumuşaklığından ve merhametinden istifade
eden fitneciler memleketi karıştırmıştı. Hz Osman (r.a), âsîler tarafından 22 gün muhâsara edildikten sonra 17 Haziran 656 Cuma günü Medine’de Kur’an-ı Kerim okuyorken şehit edildi. Şehîd edilirken Hz Hasan ve Kelb kabilesinden olan zevcesi Nâile bint-i Ferâfisa yaralandı. Hz. Osman’ın Cenazesi bir gece yarısı kaldırılıp Medine’deki Bâki Mezarlığı‘na defnedilmiştir.
Kalbi Allah sevgisiyle dolu bu büyük sahabi için sevgili Peygamberimiz (sav); “Ey Allah’ım! Ben Osman’dan razıyım, Sen de razı ol” buyurmuştur.
HZ OSMAN (R.A.) DÖNEMİ
Hz Osman (r.a), 644 senesinde halife seçildikten sonra, Hz Ömer’in (r.a.) yolunu izleyerek siyasetini devam ettirdi. Onun zamanında ordudaki asker sayısı daha da arttı ve fethedilen topraklar genişledi. Başta Sâsânî İmparatorluğu’nun son eyaleti Ermeniye olmak üzere, Kuzey Afrika kıyıları ve Anadolu’nun bir bölümü İslâm devletinin hudutları içine dâhil edildi.
Hz Osman (r.a), hilâfeti devraldığında İslâm fetihleri hızlı bir şekilde devam ediyordu. Osman (r.a.), İslâmî tebliğin girmiş olduğu yayılma sürecini aynı hızla devam ettirmeye çalıştı. Ermenistan, Horasan, Kuzey Afrika, Kıbrıs, Trablus ve Taberistan’ı fethetti, İran’daki ayaklanmaları bastırıp merkezî yönetimin nüfûzunu yeniden tesis etti.
İslâm ordularının önündeki mâniler kaldırıldıktan sonra Hz Osman (r.a.), komutanlarına hiç vakit kaybetmeden Cebel-i Târık’ı geçerek Endülüs’e girmeleri emrini verdi.
Diğer taraftan Muâviye (r.a), Hz. Osman’dan izin alarak, Sûriye sâhillerinde oluşturduğu donanma ile Akdeniz’e açılmış ve müslümanlar denizlerde de Bizans’a karşı varlık göstermeye başlamışlardı. Bir müddet sonra Muaviye, donanmasıyla denize açılarak, Kıbrıs Adası’na çıktı. Abdullah ibn-i Sa’d, Mısır’dan onun yardımına gitti. Kıbrıs, yıllık yedi bin dinar cizye ile İslâm hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı. (Hicrî 28) Bu miktar onların Bizans İmparatoruna ödediği meblağ idi.
O günlerle ilgili bir hâtırayı Cübeyr ibn-i Nefîr (r.a) şöyle anlatır;
“Kıbrıs fetholununca, ahâlisi dağıtıldı. Halk birbirine ağlıyor, üzüntü duyuyordu. O esnâda Ebü’d-Derdâ Hazretleri’ni, tek başına oturmuş ağlarken gördüm. Ona:
«–Ey Ebü’d-Derdâ! Allah’ın, İslâm’ı ve Müslümanları üstün kıldığı bir günde seni böylesine ağlatan nedir?» diye sordum. Şu cevâbı verdi:
“–Yazıklar olsun sana ey Cübeyr!.. İnsanlar Allâh’ın emrini terkedince, O’nun katında ne kadar da değersizleşiyorlar. Bunlar bir zaman, iktidar ve mal-mülk sahibi, güçlü-kuvvetli kişilerdi. Allâh’ın emirlerini terk ettikleri zaman, işte gördüğün bu duruma düştüler.” (İbnü’l-Esir, el-Kâmil, III, 96-97; Ebû Nuaym, Hilye, I, 216-217)
Ashâb-ı kirâmın, mağlûb ettikleri düşmanları hakkındaki bu müşfikâne duyguları ne kadar ibretlidir. Gözleri, onların malında mülkünde değil, gönüllerinin Allah’a yönelmesinde…
Hz. Osman devrinde Bizans’a karşı kazanılan en parlak ve kesin zaferlerden birisi hiç şüphesiz Zâtü’s-Sevârî deniz savaşıdır. Abdullah ibn-i Sa’d’ın komutasındaki İslâm donanması, İskenderiye açıklarında Bizans İmparatoru Konstantin komutasındaki büyük donanmayla karşı karşıya geldi. Bizanslıların gemi sayısı hakkında verilen bilgiler, beş yüz ile sekiz yüz arasında değişmektedir. İslâm donanmasının sahip olduğu gemi sayısı ise ikiyüz civarındaydı. Yapılan savaşta Bizanslılar büyük bir mağlûbiyete uğratıldı. Konstantin, Sicilya Adası’na sığınmak zorunda kaldı. Sicilya ahâlîsi İmparator’un zulmünden usanmış olduklarından Kostantin’i öldürdüler.
Hicretin 32. senesinde Muâviye (r.a) gemilerini İstanbul’a kadar gönderdi.
Hz Osman (r.a) zamanında topraklar çok genişlemiş ve zenginlik iyice artmıştı. Maddî imkânların genişlemesiyle bazı ictimâî değişmeler de başladı.
Hz. Osman’ın (r.a.) hilâfeti 12 sene sürdü. Hilâfeti esnâsında yaptığı mühim hizmetlerden biri de, Ebûbekir (r.a) zamanında toplanıp Mushaf haline getirilmiş olan Kur’ân-ı Kerîm’i tekrar kontrol ettirerek çoğaltıp çeşitli merkezlere dağıtması oldu.
HAZRETİ OSMAN’DAN GÜZEL SÖZLER
* En sonunda varacağınız Haktan korkun ki, fitne ve fesada koşmuş olmayasınız.
* Cenab-ı Hak Kur’an’da dünyaya ne kadar değer verdiyse, siz de ona o kadar değer verin.
* Mezar dünya istasyonlarının en sonu, Ahiret istasyonlarının en evveli. Orada azap görenin ilerisi de kötü. İyilik görenin ilerisi de iyiliktir.
* Çok söyleyen değil, çok iş yapan âmire muhtaçsınız.
* Allah insanları hak üzere yarattı. Sen de haktan başka bir şey yapma.
* İçkiden kaçının ki, her şerrin anahtarı odur.
* Allah için ticaret yapın ve kazanın.
* Doğru alın, doğru verin.
* insanların en hayırlısı günahsız olan ve Allah’ın kitabı ile amel edendir.
* Sabredin, yoksa pişman olursunuz.
* Allah’dan başka hakiki sığınak yoktur, ferahlandığın vakit, düşmanın sıkılması ne güzel intikamdır.