Bir kadın ve erkeğin meşru yollarla evlilik yapmaları haline nikah denilir. Nikah, Hz. Ademden (as) bu yana, bütün dinlerde meşru kılınan ve evlenecek olan kadın ile erkek arasında yapılan bir akddir. Diğer bir ifade ile Nikah; evlenme, kocaya gitme, cinsî temasta bulunma, sarhoş etme, evlenmeleri yasak olmayan bir erkekle bir kadın arasında yapılan ve müşterek hayat ve nesli sürdürmek için bir bağ meydana getiren akit’tir.
Dinimizde nikah övülmüş, bunun pek çok kötülüğe engel olduğu bildirilmiştir. Üreyip, çoğalmak, karşılıklı bir sevgi ve saygı dünyası kurmak ancak evlilikle mümkündür. Peygamber Efendimiz (sav): “Evlenmek benim sünnetimdir.” Ayrıca “Evlenin ve çoğalın. Ben kıyamet günü ümmetimin çokluğu ile övünürüm” buyurmuştur.
Müslümanlar evlilik yapacakları kimseleri iyi seçmeye çalışır ve bu konuya çok dikkat ederler. Bir hadis-i şerifde: “Kadın dört özelliği sebebiyle nikah edilir. Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen bunlardan dindar olanı araştırıp bul, mesud olursun” buyurulmuştur.
NİKÂHIN ŞARTLARI NELERDİR?
Nikâhın bir takım şartlar vardır. Yapılan nikâh akdinde bu şartların gerçekleşmesi gerekir:
1. Nikâhı kıyanın akil (akilli), baliğ (buluğa ermiş) ve nikâh akdi hususunda hur (zorla yapıyor olmaması) olması.
2. Nikâhı kıyılanların hayatta mevcut ve nikâhlanmalarının helal olması lazımdır.
3. Nikâh akdini yapan erkek ve kadının veya vekillerinin bin birinin icap ve kabul anlamındaki sözlerini işitmeleri gerekir.
4. Şahitlerin hazır bulunması lazımdır. Fukahanın (fıkıhçıların)çoğuna göre şahit, nikâhın caiz (geçerli) olmasının şartıdır.
Nikâh yapılırken hazır bulunan şahit olacak kimseler de dört sıfatın bulunması şarttır: Hürriyet, Akıllı, Ergenlik, Müslüman olması lazımdır. Köle ve esirlerin, delilerin, çocukların ve kâfirlerin şahit olmaları ile nikâh akdi geçerli olmaz.
Şahitler; Ya iki erkek, ya da bir erkek iki kadın olması şarttır. Sadece iki kadının şahitliği kâfi değildir. Bir erkeğin bulunmasıyla da nikâh akdi geçerli olmaz.
Evlenecek erkek Müslüman, kadın zimmi (gayrimüslim vatandaş) olursa, Müslüman şahit bulunmazsa, gayrimüslim iki erkeğin şahitliği ile nikah akdi geçerli olur. Evlenecek erkek ve kadının ikisi de Müslüman olursa; o zaman gayrimüslimler şahit olamaz, şahitlerin Müslüman olmaları şarttır.
5. Şahitlerin, icab ve kabul sözlerini işitmeleri şarttır. İki şahitsiz hiçbir nikâh geçerli değildir. “Allah (cc) ve peygamber şahidimiz olsun..” diyerek gizli nikah geçerli değildir.
6. Kendisi hazır olmayan ve nikâhı kıyılan kadının ve erkeğin ismi anılınca şahitlerin onları rahatlıkla tanımaları lazımdır.
7. Bakire olsun, dul olsun, ergen olan kadının rızasının alınması da nikâhın şartlarındandır. Hanefilerce; Ergen kızın velisi, onu evlendirmeye zorlayamaz.
Şafilerce; Baba ve dede, bakire kızı ergen de olsa evlendirebilir. Dulun rızasını aldıktan sonra evlendirebilirler.
8. Evlenecek kadın ile erkeğin; icab ve kabul ile ilgili sözlerinin aynı mecliste söylenmesi ve işitilmesi şarttır.
İcab bir mecliste, kabul başka bir mecliste olursa nikâh geçerli olmaz.
9. Kabulün icaba aykırı bulunmamasıdır. Mesela, erkeğin kadına hitaben;
-Seni kendime eş kabul ettim… der.
Kadında, bir süre düşündükten sonra:
– Kabul ederim… Diye geniş veya gelecek zamana alt bir fiil kullanırsa nikâh geçerli olmaz. Yani erkek ve bilhassa kadının, geçmiş zamanı;
-Kabul ettim.! Sözünü kullanması şarttır.
Bir veli, iki şahit huzurunda:
-Kızıma sana mehri 1000 altın olmak üzere zevceliğe (aileliğe) verdim… der.
Erkek ise;
-Nikâhı kabul ettim, ama 1000 altını kabul etmem… Derse nikâh geçerli olmaz.
Ama;
-Nikahı kabul ettim, der de, mehirden söz etmeyip susarsa, nikah akdi geçerli olur.
Kadın iki şahit huzurunda erkeğe;
-Kendimi sana 100 altın mehir ile tezvic ettim (sen koca olarak seçtim) derse.
Erkek de;
– Seni 200 altın veya 300 altın ile kabul ettim.. der ve kadın buna razı olursa, yapılan akdi geçerli olur.
10. Evlenecek olan kadın ve erkeğin bilinmesi şarttır. İki kızı olan bir kimse vereceği kızının ismini bildirmeden kızını verirse nikâh geçerli olmaz. Açıkça, evlenecek kızın ve oğlanın isimleri belirtilmelidir.
11. Erkeğin mektupla yazdığı icab teklifini, kadın iki şahit huzurunda okuduktan sonra:
-Kabul ettim.. derse nikah geçerli olur.
Yani mektubun okunmasıyla; İcab ve kabul ayni mecliste olmuş olur.
12. Nikâh akdi, Cuma günü olmak ve mescitte icra olunmak menduptur (uygun olur). İki bayram arasında dahi nikâh ve zifaf (kerahetsiz) caizdir.
Nitekim Peygamberimiz (asm) bir hadisi şeriflerinde; “Nikâhı ilan edin, onu mescitlerde yapın.” buyurmuştur.
Nikah İle İlgili ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Bakara Suresi, 221)
Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah’ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah’ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar. (Bakara Suresi, 230)
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 232)
(İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 235)
Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 237)
Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu, sapmamanıza daha yakındır. (Nisa Suresi, 3)
Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Nisa Suresi, 6)
Kadınlardan babalarınızın nikahladıklarını nikahlamayın. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Çünkü bu, ‘çirkin bir hayasızlık’ ve ‘öfke duyulan bir iğrençliktir.’ Ne kötü bir yoldu o!.. (Nisa Suresi, 22)
İçinizden özgür mü’min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 25)
Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: “Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda size kitapta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. (Nisa Suresi, 127)
Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu, mü’minlere haram kılınmıştır. (Nur Suresi, 3)
İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, Kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir. (Nur Suresi, 32)
Nikah (imkanı) bulamayanlar, Allah onları Kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah’ın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 33)
(Babaları) Dedi ki: “Doğrusu ben, sekiz yıl bana hizmet etmene karşılık olmak üzere, şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum; şayet on (yıl)a tamamlayacak olursan, artık o da senden. Ben sana zorluk çıkarmak istemem; beni de inşaAllah salih olanlardan bulacaksın.” (Kasas Suresi, 27)
Ey iman edenler, mü”min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin. (Ahzab Suresi, 49)
Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah’ın Resûlü”ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah Katında çok büyük (bir günah)tır. (Ahzab Suresi, 53)
Ey iman edenler, mü’min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü’min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü’min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü’min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Mümtehine Suresi, 10)
Allah, inkar edenlere, Nuh’un eşini ve Lut’un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları) kendilerine Allah’tan gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: “Ateşe diğer girenlerle birlikte girin” denildi. (Tahrim Suresi, 10)