Mizan, kelime anlamı olarak terazi demektir. Mizan, Mahşerde herkesin amellerini tartmaya mahsus bir adalet ölçüsüdür. Mizan; Ahirette hesaptan sonra herkesin amellerinin tartıldığı îlâhi adalet ölçüsüdür. İyiliği ağır gelen kurtulur, kötülüğü ağır gelenler ise perişan olur. Diğer bir ifade ile Mizan, ahirette günah ve sevapların iyilik ve kötülüklerin ölçülüp tartılacağı manevi ölçü aleti demektir.
Mizan ile amellerin iyilik ve kötülük miktarı ölçülür. Cenâb-ı Hak Mizan’da amelleri tarttığı zaman iyiliklerin kötülüklere, sevabların günahlara galibiyeti veya mağlûbiyetine göre hüküm verecektir. Hem kötülük ve günahların sebebleri çok, yapılmaları kolay olduğu için, bâzan kulunun razı olduğu iyi bir amelinden dolayı, çok kötülük ve günahlarını afvedecektir… Bu hususta Peygamber Efendimiz’den (sav) pek çok hadîs-i şerîf rivayet edilmiştir. Bunlardan biri de şudur;
“Birisi Mekke yolunda giderken ansızın susuzluğu artar. Hemen yol üstünde rastladığı bir kuyuya iner, suyundan kana kana içerek tekrar yukarı çıkar. Kuyu başında bir köpek ile karşılaşır. Hayvan susuzluktan dilini çıkarıp solumakta, toprağın rutubetli kısımlarını yalamaktadır. Bu yolcu kendi kendine, ‘Bana erişen susuzluk gibi, bu hayvana da susuzluk ârız olmuş; su bulamazsa ölecek zavallı,’ diye düşünür ve hayvana acır. Kuyuya tekrar iner, ayakkabısının içine su doldurur. İçi su dolu ayakkabıyı ağzıyla tutarak kuyudan dışarı çıkarır. Suyu böylece köpeğe içirir. İşte onun bu iyi hareketinden dolayı, Allah o kulundan razı olmuş, onu meleklerine karşı medhetmiş ve bütün günahlarını bağışlayarak Cennetine koymuştur…
” Bâzı rivâyetlerde, köpeğe su veren kimsenin, “fâhişe” bir kadın olduğu da kayıtlıdır. Mü’minler, birbirleriyle olan münasebet ve muamelelerinde, Allah’ın Mizan-ı Ekber’deki bu adalet düsturuna uygun hareket etmelidir. Eğer bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemmiyeten veya keyfiyeten fazla gelse, o adamın sevgi ve hürmete lâyık olduğu unutulmamalıdır.
Mizan ile insanların gözleri önünde, iyilik ve kötülükleri tartılır. Kimseye haksızlık yapılmaz. Cebrail Aleyhisselamın memuriyeti ile kurulan mizanda cennete hesapsız gireceklerle, tamamen kafir olanların dışındaki insanların amelleri tartılır. Bu terazide sevap tarafı ağır basanlar cennete, günah tarafı ağır basanlar da cezalarını çekmek üzere cehnneme giderler. Mizanın hak oluşu Kur’an ayeti ile bellidir. Yüce Rabbimiz;
“Allah, hakkın ortaya çıkması için kitapları ve mizanı indirendir.” (Şura:17)
“Kıyamet günü adalet terazileri koyacağız. Hiç bir kimseye hiç bir haksızlık yapılmaz. Hardal tanesi kadar bile olsa yapılanı ortaya koyarız. Hesab görenler olarak bizler yeteriz” (el-Enbiya, 21/47). “O gün (kıyamet günü) gerçek ve dosdoğru olan vezin (tartı) vardır. “(el-hakk kelimesi veznin haberi yapılarak mana verilirse) “O gün vezin (amellerin tartılması) haktır ve gerçektir. Mîzânları ağır basanlar, işte onlar kurtulanlardır. Mîzânları hafif gelenler, âyetlerimize yaptıkları haksızlıktan ötürü kendilerini zarar ve ziyana uğratanlardır” (el-A’râf, 7/8-9) buyurmuştur.
Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyenlere gelince; Allah onların amelleri için hiç bir vezin ve tartı işlemi yapamayacaktır. Mîzânda vezin, iyilikleri ve kötülükleri bulunanların sevap ve günahlarının miktarı belli olsun diye gerçekleşecektir. Allah’ı, öldükten sonra diriltilerek hesap vermeyi inkâr ettikleri için kâfirlerin iyilikleri boşa gitmiştir. Çünkü iyilikleri tutan ve muhafaza eden kap imandır. Ahirette kâfirin küfür ve günahından başka hiç bir hasenesi kalmayacağından dolayı onun için vezin ve mîzâna gerek kalmaz. Bu sebeple Cenabı Hakk şöyle buyuruyor: “De ki: Size amelce en çok ziyanda olanı haber vereyim mi. Bunlar dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiş olanlardır. Oysa onlar güzel iş yaptıklarını sanıyorlardı. İşte bunlar, Allah’ı ve Ona kavuşmayı inkar edenlerdir. Bu yüzden amelleri boşa gitmiştir. O halde onlar için kıyamet gününde tartı işlemi yapmayacağız (vezin ikame etmeyeceğiz)” (el-Kehf, 18/103-105).
Peygamberimiz mahşer gününde üç yerde korku ve endişesi sebebiyle kimse kimseyi hatırlamayacağını söyler
1- Mîzân başında terazisinin ağır çekip çekmeyeceğini öğreninceye kadar
2- Amel defterinin verildiği ve “alın kitabımı okuyun” denildiği zaman kitabının sağında mı solunda mı yoksa arkasında mı bulunacağını öğreninceye kadar,
3- Cehennemin üstüne kurulduğu vakit Sırat’ın yanında.