Gayb, meydana gelmemiş yada insanların gözlemi dışında olan olay veya bilgidir. Gayb, his ve aklın ötesinde kalıp, gözle görülmeyen, gizli olan şey demektir. Diğer bir değişle Gayb, duyu organları ve aletler aracılığı ile algılanamayan şeylerdir. Buna göre duyu organları ve aletlerle algılanabilen her şey malumdur yani bilinendir. O halde gayb, görülemeyen değil görülmeyendir. Yüce Allah konuyla ilgili olarak Neml suresinin 65. ayetinde;
– “De ki, göklerde ve yerdeki gaybı Allah”ın dışında hiç kimse bilemez!” Cin suresinin 26. ayetinde de;
– “(Allah) gaybı bilendir. Kimseyi gaybına muttali kılmaz!” buyurur.
Allah-u teala, insanların fiziki olarak yapabilecekleri yada bilebilecekleri şeyleri tabii ve doğal olan bazı sebeplerle sınırlamıştır. Bu sınırları aşıp gayb olan bir şeyi bilmek olağanüstü hadise sayılmaktadır. Ancak yüce Allah dilerse, diğer kerametler gibi, gaybı bilme kerametini de herhangi bir veli kuluna verebilir. Örneğin; Hz. Hızırın (as) veli olduğunu kabul eden görüşe göre, onun Kur’ân-ı Kerîm’de geçen kıssalarda açıkladığı şeyler birer gaybtır. Ayrıca Hz. Ebu Bekr’in (ra), eşinin kız çocuğu doğuracağını önceden söylemesi ve kız doğurması…
Hz. Ömerin (ra) Medinede; minberde hutbe okurken, yüzlerce kilometre ötelerde bulunan komutan-ı Sariye’nin, savaş alanındaki konumuna vakıf olup da ona taktiksel emirler yöneltmesi, Sariye”nin de o hitabı duyup askerlerine yeni savaş taktiği uygulaması… gibi yüzlerce hadisede, yüce Allah’ın bir çok veli kuluna keramet olarak gaybı bildirdiği sabittir.
Ayetel-kursi’de yüce Allah bu gerçeği şöyle ifade eder;
– “Hiçbir kimse, dilediğinin haricinde, Allah’ın ilminden herhangi bir şeyi ihata edemez!”
Yani Allah (cc) dilerse, gaybı ilminin bir kısmını dilediği kullarına bildirir.