Şükür secdesi, önemli bir ni’mete sahip olunca yada bir belâ ve musibetten kurtulunca yada birinin, küfrünü veya fısk-u fücurunu alenen ve açıktan devam ettirdiğini veya birinin belâ ve musîbete düştüğünü görünce yapılması sünnet olan bir secdedir.
Başka bir ifade ile Şükür secdesi, bir nimetin kazanılmasından veya bir felâket ve musibetin kalkmasından ve bunların benzeri işlerden dolayı kıbleye yönelerek tekbir alıp secdeye varmak, hamd ile tesbihde bulunup şükrettikten sonra, yine tekbir ile secdeden kalkmaktır.
Şükür secdesi müstahabdır. Peygamber Efendimiz (SAV) ile ashabın ileri gelenlerinden çokları şükür secdesi yapmışlardır. Peygamber Efendimiz, Ebu Cehil`in başını kesilmiş görünce, beş defa şükür secdesine varmışlardı.
Bir nimetin yüz göstermesi ve bir musibetin kalkması gibi bir sebep olmaksızın yapılacak şükür secdeleri ne bir sünnettir, ne de mekruhtur. Fakat namaz bittikten sonra bu şekilde secde yapılması mekruhtur. Çünkü bunu da, namazın vaciplerinden veya sünnetlerinden sanacak kimseler bulunabilir. Böyle bir inanca sebebiyet verecek her mubah şey kerahetten uzak kalmaz.
Şükür secdesi şu şekilde yapılır;
Allah rızası için şükür secdesine niyyet ettim dedikten sonra secdeye varılır ve secde halinde Allah’a hamdu sena edilir, sonra diğer secdelerde olduğu gibi Sübhâne Rabbiyel a’lâ (Yüce Rabbimi ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim) diye, dilediği kadar Allah’ı (Celle celaluhu) tesbih, tenzih eder. Sonra tekrar tekbir alıp ayağa kalkar.