Kılmakla mükellef olduğumuz her bir farz namazın kılınabilir bir vakti vardır.
İlgili namaz bu vakit içerisinde kılınırsa, bu namaza “Edâ” namazı denir. Şâyet vaktinden sonra kılınırsa, ona “Kazâ” namazı denir.
Kıldığı namazın en az bir rekatını vakit içinde kılan kişinin namazı, diğer rekatlarını vaktin dışında tamamlasa da edâ sayılır.
Rekatın tamamı ise; ancak kişinin, başını ikinci secdeden kaldırmasıyla gerçekleşir. Başını daha ikinci secdeden kaldırmadan vakit çıkarsa, namaz edâ değil kazâ olur.
Diyanet Namaz Vakitleri, Namaz Saatleri için Tıklayın!
İkinci bir görüşe göre, bir rekattan daha az bir kısmı bile vakit dahilinde icrâ edilmişse, diğer rekatları vaktin dışında tamamlanmışsa da edâ sayılır.
Üçüncü bir görüşe göre, namazın tümü kazâdır. Dördüncü bir görüşe göre ise, vakit içinde icrâ edileni edâ, vakit dışında icrâ edileni İse kazâdır. (Hâşiyetul-cemelaleŞerhil-Minhâc C.l S.279)
Öğle Namazının Vakti
Öğle namazının vakti, güneşin gökyüzünün orta tepe (istivâ) noktasını geçmesi ile başlar ve bir şeyin gölgesinin, -istivâ anındaki gölgesi dışında- boyuna eşit hale geldiği anda sona erer.
Öğle namazını vaktinin başında kılmak daha faziletli, te’hîr etmek ise mekrûhtur.
Ancak bulunulan iklim çok sıcak olur da, cemâatle kılmak üzere uzak mescide gidilecekse, namazı havanın biraz serinlemesi vaktine te’hîr etmek sünnettir.
İkindi Namazının Vakti
İkindi namazı vakti, öğle vaktinin sona ermesiyle başlar ve güneşin tümüyle batışına kadar sona erer.
İkindi namazını da vaktinin başında kılmak daha faziletli, geciktirmek ise mekrûhtur.
Akşam Namazının Vakti
Akşam namazı vakti, güneşin batışıyla başlar ve batışın ardından beliren kırmızı şafağın kaybolmasıyla sona erer.
Akşam namazını vaktinin başında kılmak daha faziletli, geciktirmek ise mekrûhtur.
Yatsı Namazının Vakti
Yatsı namazı vakti, kırmızı şafağın batışıyla başlar ve fecr-i sâdık’ın oluşuyla sona erer.
Yatsı namazını, kırmızı şafaktan sonra belirecek sarı ve beyaz şafakların batışından sonra kılmak daha faziletli, fecr-i kâzib’ten sonra kılmak ise mekrûhtur.
Fecr-i Kâzib
Gece yarısının son anında, güneşin doğacağı doğu yönünde, gökyüzüne doğru dikey bir aydınlık hattın meydana gelişidir.
Fecr-i Sâdık
Fecr-i kâzib’in hemen ardından, güneşin doğacağı doğu yönünde, ufukta dikey değil de yatay bir aydınlık hattın meydana gelişidir.
Sabah Namazının Vakti
Sabah namazı vakti, fecr-i sâdık’ın oluşmasıyla başlar ve güneşin doğmaya başlamasıyla sona erer.
Sabah namazını vaktinin başında kılmak daha faziletli, güneşin doğuşundan önce, ufukta kırmızılığın oluşması vaktine geciktirmek ise mekrûhtur.
Namaz Vaktinin Girip Girmediğini Bilmeyen Kişi
Herhangi bir nedenle, namaz vaktinin girip girmediğini bilmeyen bir kişinin, güvenilir bir müezzinin yada vaktin girdiğini görmüş bir kişinin görüşüyle amel etmesi vâcibtir.
Şâyet bu nitelikte birine rastlayamazsa, bazı şeyleri ölçü sayıp ictihâd etmesi vâcib olur. Bu yollara başvurmadan, şek ve şüphe ile namaz kılanın namazı sahîh değildir.
Bu yollara başvurup da namazını kıldıktan sonra, onu uygun vakitte kıldığı ortaya çıkarsa, yada aksini gösterecek herhangi bir delîl görülmezse, namazının edâ olduğu kabûl edilecektir.
Kılınan namazın; vaktinin sona ermesinden sonra kılındığı ortaya çıkarsa, bu namaz sahîh olmakla birlikte, kazâ olarak kabûl edilecektir.
Harâm Vakitler
İçinde namaz kılmanın tahrîmen mekrûh olduğu vakitler şunlardır.
a) Kılınma sebebi bulunmayan yada ihrâm sünneti gibi henüz sebebi oluşmayan namazların Mekke haremi dışındaki yerlerde ve şu vakitlerde kılınması harâmdır;
1- Güneşin doğuşundan, bir mızrak boyu yükseleceği ana kadar olan vakit.
2- Cuma günü hariç, güneşin tepeyi aştığı bir kaç saniyelik vakit (Istivâ vakti).
3- İkindi vaktinin sonuna doğru, güneşin sararmaya başladığı andan itibâren, batacağı ana kadar olan vakit.
4- Sabah namazı kılındıktan sonra, güneşin doğuşuna kadar olan vakit.
5- Cem’-i takdîm ile kılınmış olsa bile, ikindi namazının edâsından sonra, güneş batımma kadar olan vakit.
Bu vakitlerde, sebebi oluşmuş namazlar kılmak câizdir. Örneğin, farz yada nâfile olsun, kılınmayan geçmiş namazlar, cenâze namazları, nezr edilen namazlar, kılınıp da iâdesi sünnet olan namazlar, abdest sünneti, tehiyyetul-mescid sünneti, tavâf sünneti, yolculuktan dönüş sünneti, tilâvet ve şükür secdeleri gibi namaz ve secdelerin tümü, özellikle kerâhet vaktinde kılma niyyeti bulunmadıkça bu vakitlerde kılınabilir. Ayrıca sebepleri oluştuğu anda, “İstiskâ” (yağmur dileme), “Hûsuf” (ay tutulması) ile “Kûsuf ‘ (güneş tutulması) namazlarını da kerâhet vaktinde kılmak câizdir.
Şâyet namaza durmadan önce, bu namazların sebepleri ortadan kalkarsa, kılınmaları sahîh değildir.
b) Sebebi bulunmayan “Mutlak” nâfile namazları veya sebebi “Müteehhir” (sonradan oluşacak) olan, istihâre namazı, hâcet namazı, evden çıkış namazı ile kişinin öldürülmek üzere iken kılması sünnet olan nâfile namaz gibi namazların adı geçen vakitlerde kılınması harâmdır.
c) Cuma günü, hatib minbere çıktığı anda, cuma namazı kılmaya karar veren ve cuma namazının tekbîratul-ihrâmma yetişmeme riski bulunmayan kişinin, iki hafif rekat tehiyyetul-mescid namazı dışında namaz kılması harâmdır. Henüz oturmadan tehiyyetul-mescid namazı kılması ise sünnettir. Ancak imâm minberde iken câmiye giren kişinin, cuma öncesi râtîbe sünnetinin niyyetini tehiyyetul-mescid niyyeti ile bir arada getirip kılması daha uygundur.
Şayet câmiye girdiğinde, tehiyyetul-mescid sünneti kılması halinde, cuma namazının tekbîratul-ihrâmma yetişmeme riski bulunuyorsa, hutbeyi ayakta dinleyip de tehiyyetul-mescid namazını kılmaması ve sevâbından mahrum olmasın diye kılacağı cuma namazı niyyetiyle birlikte tehiyyetul-mescid niyyetini de getirmesi daha evlâdır.
Kutuplarda Namaz Vakti Nasıl Belirlenir
Bilindiği üzere kutuplarda veya başka yerlerde, güneşin doğuş ve batışı, çoğu insanların yaşadığı ülkelerin doğuş ve batışına göre farklılık arzetmektedir.
Örneğin; kutuplarda güneş yirmi dört saatten daha uzun süre batmazken yada doğmazken, bazı yerlerde de, yatsı namazının giriş vaktini gösteren kırmızı şafağın batışı gerçekleşmeden fecir sökmektedir. Binâenâleyh bu yerlerde namazın beş vakti belirlenemez durumda olmaktadır.
Cumhûr-i ülemânın bu husûstaki görüşü; bu tür yerlerde ikâmet edenlerin, kendi memleketlerine en yakın buldukları ve namaz vakitlerinin normallik arzettiği memleketlerdeki namaz vakitlerine uyarak namaz kılmaları yönündedir.