Ferman uyulması mecburi emirleri taşıyan ve padişahın tuğrası ile mühürlenmiş çok önemli evraklardır. Diğer bir değişle Ferman, Osmanlı döneminde, padişahın yazılı buyruğu demektir. Ferman; Farsça bir kelimedir. Emir, irade ve buyruk demektir.
Osmanlı Devleti’nde padişahın fermanı kanun sayılırdı.
Tarihi önemi büyük fermanlar vardır. Bunlardan bir kısmı müzelerde teşhir edilmektedir. Araştırıcılar bu fermanlardan istifade ederek, o devir tarihine ait bilgileri öğrenirler.
Hükümet tarafından padişah adına çıkarılan, uzun ve tuğralı kağıtlara ferman denilir. Bunların kenarlarında padişahın “Hatt-ı Hümayunu” yani “Mucibince amel oluna” işler, bu kağıtta yazıldığı gibi yapılsın tarzında bir cümle bulunurdu.
Osmanlılarda Ferman, yedi esas üzerine yazılırdı:
1) Ferman kelimesinin anılması,
2) Ferman yazıldığı kişinin rütbe derecesine göre dua ve övgü yazılması,
3) Fermanın gönderilme sebebi,
4) Ferman gönderilen kişiye, padişah isteğinin emrolunması,
5) Yapılması istenilen işin belirtilmesi,
6) Verilen işin bitirilmesi için istek,
7) Fermanın tarihi ve gönderildiği yerin ismi.
Osmanlılarda iki çeşit fermana rastlanmaktadır. Fermanlardan birisi, doğrudan doğruya divandan, maliyeden yazılarak üzerine hükümdarın tuğrası çekilerek, gönderilen emr-i şerif idi. Diğeri ise tuğralı bir fermanın üzerine ve baş tarafına padişahın kendi el yazısıyla fermanda yazılanı teyid eden iradedir. “Hatt-ı Hümayunla Muvaşşah”, yani padişahın el yazısıyla tezyin edilmiş olan ikinci çeşit ferman, işin ehemmiyetini göstermek, hakkında teveccüh gösterilen zata, yahut da tehdid edici olarak bir vali veya serasker vesaireye gönderilirdi. Ferman şekil olarak, divani hat denilen girift keşideli yazıyla yazılırdı.