İslam, itaat ve teslimiyet demektir. İslam, Allah’ın Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.av) aracılığıyla insanlara gönderdiği bir Dindir.
Yüce Allah kanununu (dinini) bizlere peygamberleri ile ulaştırır. İslam ise bu peygamberlerin sonuncusu olan Efendimiz Hz. Muhammed (a.s) ile bizlere yaşamamız için ulaştırdığı dîndir. Bu dîne tâbi olanlara da müslüman denir. İster ilâhî olsun ister beşeri olsun her kanunun emir ve yasakları vardır. Durum böyle olunca haliyle İslam dininin de bir takım emir ve yasakları vardır ve bu emir-yasaklar herkesi mükellef kılar.
İslam dininin beş şartı vardır
* Kelime-i şehadet getirmek
* Namaz kılmak
* Oruç tutmak
* Zekat vermek
* Hacca gitmek
Diniyle mükellef olan insanın öncelikle akıllı olması, müslüman olması ve baliğ olması gerekir.
İslam Dininin Genelliği ve Mutlu Sonuçları
İslam dini, hak dinlerin en sonu ve en olgunudur. Bu kutsal din, yalnız bir millete ve bir zamana özgü değildir. Bütün insanlara kıyamete kadar gerekli olan Allah’ın tabii dinidir. İnsanların yaratılışlarına ve yaşayışlarına tamamiyle uygundur. Bu yüce din, bir kurtuluş ve selamete eriş yoludur, bu mutluluk kaynağıdır. Allahû Teala’nın razı olduğu dindir. Cenab-ı Hak buyurmuştur:
‘Allah katında din İslam’dır.’ (Al-i İmran: 19)
İslamiyetin ortaya çıkışından önce, bütün yeryüzü din bakımından cehalet karanlığı içinde kalmıştır. Hak dinler, sönmüş, İlahî ilim ve irfan güneşi batmış, ufukları karanlıklar kaplamıştı. İnsanlar yalnız kendi hırsları uğrunda çalışıyor, çırpınıyor ve çarpışıyordu. Birbirlerini esir ediyorlardı. Arab yarımadasının halkı ise, büsbütün cehalet içinde kalmıştı. İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyorlardı. Bu davranışları onları utandırmıyordu. Kız çocuklarını canlı olarak toprağa gömüyorlardı. Bundan da hiç bir üzüntü duymuyorlardı. Bayağılık içinde başka milletlerin hakimiyeti altında yaşıyorlardı ve bundan da bir tasaları yoktu. Netice olarak güzel inançtan, iyi ahlakdan, yararlı işlerden ve yüce duygulardan hiçbir eser kalmamıştı.
Fakat İslam güneşi doğmaya başlayınca, yeryüzünün birçok yerleri hemen aydınlanmaya başladı. İnsanlık alemi hakdan, adaletten, eşitlikten ve kardeşlikten haberdar oldu. Putlara tapan, insanların ayaklarına kapanan başlar, yalnız noksanlıklardan beri olan bir Allah’a secde etmeye başladı. Ruhlar yükseldi, diller Yüce Allah’ı anmakla bezendi. Gözler, büyük yaratıcımızın güzel eserlerini seyretmekten meydana gelen uyanıklık nurları içinde kaldı.
Sonuç olarak; İslam dini sayesinde gerçek bir medeniyet, sağduyulu insaniyet, yararlı bir ilerleme ve çok mutlu bir devrim oldu. İnsanlık alemi bu mukaddes dine sarıldıkça şüphesiz daima yükselecektir.