Ezan-ı Muhammediyye”nin okunuşunu rüyasında görüp haber vermesinden dolayı “Sahibü”l-ezan” adı ile meşhur olan sahabidir.
İslam’in siâri, en büyük alâmeti olan “Ezân-i Muhammedî”nin okunusunu rüyasinda ögrenen bir yigit… Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizden ezan ile ilgili hadis-i serifi rivayet etmekle meshur olmus bir iman eri…
O, Medine’li olup Hazrec kabilesine mensuptur. Akabe’de Rasûlullah (s.a.)’e biat ederek Islâm’la sereflenen Medine’li ilk müslümanlardandir. Babasi Zeyd Ibni Sa’lebe’dir.
İki Cihan Günesi efendimiz Medine-i Münevvere’ye tesrif edince, Ensar ile muhaciri birbiriyle kardes ilân etti. Sonra ashabiyla birlikte Islâm’in ilk müessesesi olan mescidi insa etti. Hicretin birinci yilinda “Mescid-i Nebevî” tamamlandiktan sonra müslümanlarin ibadete nasil çagrilacagi konusu gündeme geldi. Namaz vakitleri nasil duyurulacakti?
Fahr-i Kâinat (s.a.) efendimiz bu konuda ashabinin fikirlerini almak üzere onlari topladi ve istisarede bulundu. Onlara ibâdet vakitlerini halka duyurmak için ne yapilmasi lâzim geldigini ve müslümanlarin cemaate, câmiye nasil çagrilmasi gerektigini sordu. Namaz vaktinin girdigi nasil ilân edilmeli? diyerek ashâbina sorular yöneltti. Teker teker onlarin görüslerini aldi. Herkes bir fikir beyân ediyordu. Kimi namaz vakti câmi üzerine bayrak dikelim dedi. Kimi çan çalalim, boru öttürelim dedi. Kimisi de ates yakalim dedi. Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz bu görüslere iltifat buyurmadi. Çan çalma hristiyanlarin, boru sesi yahûdilerin, ates yakmak da mecûsîlerin âdetleriydi. Bu sebeble bu görüsler hüsnü kabul görmedi. Edasiyla, sedasiyla ve manasiyla gönüllere hos gelecek, kulaklari oksayacak ve imanlari costuracak bir çare bulunmaliydi. Bir müddet sabredilmeliydi. Allah (c.c) her seye kadirdi. Görüsler henüz bir fikir üzerinde birlesemeden toplanti dagildi. Müzâkereler birkaç gün devam etti.
Abdullah Ibni Zeyd (r.a.) bir gece rüyasinda degisik kelimelerle bir takim sözler isitti. Bu isin gerçeklestigini gördü. Sabah erkenden Iki Cihan Günesi efendimizin huzuruna geldi ve rüyasini heyecanla anlatti. Rüya söyle idi:
Üzerinde iki kat (alt ve üst) yesil elbise bulunan biri yanima geldi. Elinde bir de nâkus (çan) vardi. Ona: Elindeki çani satar misin?” dedim. O da: “Ne yapacaksin?” diye sordu. Bende: “Namaz vakitlerini bildirmek için çalacagim” dedim. O kisi bana: “Ben sana daha hayirlisini tarif edeyim.” dedi. Kibleye karsi durdu ve yüksek sesle “Allahu Ekber” diye baslayarak ezani bütünüyle okudu. Sonra biraz durdu; ezan cümlelerini bir daha okudu.
Ayni kelimeleri tekrar etti. Sonuna dogru iki defa “Kad kâmetis salâh” dedi. Bu cümleyi ilâve etti.
Abdullah ibni Zeyd (r.a.) bu sekilde rüyasini anlatinca Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz: “Bu sâdik bir rüyadir. Hak, gerçek bir rüyadir. Onu Bilâl’e ögret. Onun sesi seninkinden daha gürdür.” buyurdu. Ezan’da geçen, cümleleri, sözleri Bilâl (r.a.)’a ögretmesini duyurdu. O da Bilâl (r.a.)’e ayni kelimelerle bugün okunmakta olan ezâni ögretti.
Bilâl-i Habesi (r.a.) mescidin yakininda bulunan yüksek bir yere çikti ve ilk ezâni okudu. Hz. Ömer (r.a.) ezân sesini isitince kosarak Rasûlullah (s.a.) efendimizin huzuruna geldi ve: “Ey Allah’in Rasûlü! Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah için, onun gördügünün aynisini ben de gördüm. Ama bu benden önce geldi.” dedi. Bu kelimeleri aynen rüyasinda duydugunu söyledi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz: “Allah’a hamdolsun hakki bildirdi.” buyurdu. Iki ashabinin rüyalarinin ayni olmasindan dolayi Allah Teâlâ’ya hamdetti. Böylece kiyamete kadar devam edecek olan ulvî bir davet sekli meydana geldi. Bu seref Abdullah Ibni Zeyd (r.a.) için büyük saâdet oldu. Bundan sonra “sâhibü’l-ezân” diye söhret buldu.
Ne güzel ahlâk-i hamîde!.. Istisâre!.. Müzâkere!.. Fikrini almak!.. Fikrini sormak!.. Islâm’in siâri, en büyük alâmeti ezan konusunda bunu tatbik etmek… Degisik fikirlerden rahmet beklemek… Hepimize en canli örnek… Ne rahmet!.. Ne bereket!..
O, hicretin ikinci yilinda Bedir muharebesine istirak etti. Büyük kahramanliklar gösterdi. Mekke fethi günü Hazrec kabilesinin Hâris ogullari kolunun bayragini tasidi. Veda Haccinda bulundu. Hac esnasinda elinde bulunan hayvanlarini fakirlere sadaka olarak dagitti. Kendisine sâdece bir kisrak koydu. Cömertti. Kendisi sikinti ve zarûret içinde yasamayi tercih eder, mallarini Allah yolunda infak ederdi.
Fahr-i Kâinat (s.a.) efendimizden ezân hadisini rivâyetiyle taninan Abdullah Ibni Zeyd (r.a.) alti hadis-i serif rivâyet etti. Hicretin 22. senesinde Hz. Osman (r.a.) devrinde 64 yaslarinda iken Medine’de vefat etti. Cenaze namazini halife Hz. Osman (r.a.) kildirdi. Cenâb-i Hak’dan sefaatlerini niyaz ederiz. Amin.