YARATILIŞ GAYESİ
Allah, kâinattaki bütün eşyayı bir hikmet ve nizam ile yaratmıştır. Bu nizam bir gayeyi hedeflemekte olup yaratıcının bilinmesinin en önemli delilidir. Kâinattaki nizam ve gaye, düşünce tarihi ile birlikte düşünen insanların dikkatini çekmiştir. Sokrat ve Çiçeron kâinattaki nizam ve gayenin yaratıcının delili olduğunu belirtmişlerdir. Varlıkların hikmeti ve nizamlı yaratılışı İslâm düşünürlerinin de dikkatini çekmiş ve Allah’ın birliğine delil olarak kullanılmıştır. Bu delili “hikmet ve inâyet” diye isimlendirmişlerdir.
Filozof el-Kindî, tabiatta müşahede edilen ve yaratıcı hikmetin enginliğini, lütuf ve merhametinin sonsuzluğunu gösteren ahenk ve nizâmın, eşya arasında mevcut türlü tesir ve tepkilerin yüksek gayelerinin bulunduğunu söyler. Âlemin nizâm ve tertibe konulmasında, eşya ve hâdiselerin birbirine tesir icra etmesinde bir kısım varlıkların bir kısmının emri altına girmesinde, âlemin en uygun ve en yarayışlı tarzda yaratılmasında en sağlam tedbirin ve en yüce hikmetin yani Allah’ın delilleri vardır (B. Topaloğlu, Allah’ın Varlığı, 57, 58,143).
Bütün varlıkların yaratılış gayesi Allah’a kulluktur (Sâf, 61/1). İnsanın, küçük canlıların, nebatların, dağların, yeryüzünün ve semânın yaratılışı bir gayeye yöneliktir: “Onlar üzerindeki göğe bakmazlar mı onu nasıl yükseltip süsledik? Göğün hiç bir kusuru ve eksik yeri de yoktur. Yeri de döşedik ve sabit dağlar koyduk. Yerde göze hoş gelen her çiftten bitkiler bitirdik. Bütün bunları Rabbine yönelen bütün kullar ibretle incelesinler ve tefekkür etsinler diye yarattık” (ez-Zâriyât, 50/56).
Yaratılışın en yüce gayesi, Allah’a iman ve onu tanımaktır. Bütün noksan sıfatlardan yüce ve en üstün sıfatlarla muttasıf olan Allah’ı, tanımak ve ona kulluk borcunu yerine getirmek, gönül huzurunun kaynağıdır: “Onlar inanmışlardır. Allah’ı zikretmeleri sebebiyle kalbleri huzura kavuşmuştur. Uyanık olun, kalbler ancak Allah’ı zikretmekle huzura kavuşur” (er-Ra’d, 13/28).
Zubeyr TEKKEŞİN