VASÎLE
Putlara tapan cahiliye dönemi insanları tarafından belli sayıda doğumdan sonra erkek ve dişi olmak üzere ikiz dünyaya gelmiş olan yavrulardan “dişi olan erkek kardeşine kavuştu” diyerek putları için kurban etmekten muaf tuttukları hayvan.
Kur’ân-ı Kerîm’de bir yerde kullanılmış olan vasîle kelimesi (el-Mâide, 5/103)’nin manasıyla ilgili olarak bunun deve, keçi ve koyundan hangi hayvanla ilgili olduğu kaçıncı doğumdan sonraki ikizlerle alakalı bir durum olduğu konusunda âlimler arasında farklı görüşler vardır. Bu görüşlerin şu şekilde özetlenmesi mümkündür.
1- Yedi batın doğum yapmış koyun yedinci doğumunda dişi doğurmuş ise kadınlar bu hayvandan ölmedikçe hiçbir surette faydalanamıyorlardı. Öldüğünde ise kadınlar ve erkek müştereken ondan istifade ediyorlardı. Erkek yavru doğmuş ise onu boğazlayıp beraberce yiyebiliyorlardı. Erkek ve dişi olmak üzere ikiz doğurursa “dişi erkek kardeşine kavuştu” deyip onu kardeşiyle beraber bırakıyorlar ve boğazlamaktan vazgeçiyorlardı. Bu hayvandan sadece erkekler faydalanabiliyorlar, kadınlar faydalanamıyorlardı. Eğer ölürse müştereken istifade ediyorlardı. Abdullah b. Abbas (ö. 68/687)’a göre vasîle budur. İbn Kuteybe ( ö. 226/889)’nin görüşü de buna yakındır (Taberî, Cami’u’l-Beyân, Beyrut 1405/1984, VII, 90; İbnü’l Cevzî, Zâdü’l-mesîr (neşr. M. Züheyr eş-Şâvis-Şuayb, Abdülkadir el-Arnaût, Dımaşk 1384-88/1964-68, II, 438; İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l azîm (nşr. M. İbrahim el-Bennâ ve dğr., Kahire 1390/1971, III, 205).
2- Saîd b. el-Müseyyeb (ö. 94/713) ve İmam Mâlik (ö.179/795)’e göre ise vasîle birinci ve ikinci doğumda araya erkek yavru girmeden dişi doğuran genç devedir. Araya erkek yavru girmediği için dişiyi birleştirdi diyerek buna vasîle derler ve bununla putları adına yarış yaparlardı (Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, İstanbul 1335-38, II, 385; Taberî, a.g.e., VII, 91; İbnü’l-Mevzi, a.g.e., II, 439, İbn Kesîr, a.g.e., III, 205).
3- İbn İshâk (ö.150/767)’a göre ise vasîle beş batından peş peşe ikiz olarak on dişi yavru doğurmuş olan koyundur. Bundan sonra doğuracağı kuzu erkek olsun dişi olsun sadece erkekler istifade edebiliyorlardı. Ölümü halinde ortaklaşa istifade söz konusuydu (Taberî, a.g.e., VII, 88, İbnü’l Cevzî, a.g.e., II, 349, Kurtubî, el-Câmi’li-Ahkâmi’l-Kur’ân (nşr. Ebû İshak İbrahim, Kahire, 1386-87/1966-67, VI, 337; İbn Kesîr, a.g.e., III, 206).
4- Dahhak ö.105/723). Katâbe (ö. 118/736)ve Ferra (ö. 207/882)’ya göre ise vasîle, yedi batın doğum yapıp yedinci doğum da erkek ve dişi olmak üzere ikiz oğlak doğuran keçidir. Yedinci doğumdaki erkek ve dişi olmakla üzere ikiz oğlak dünyaya geldiğinde “dişi olan kardeşine kavuştu” deyip onu boğazlamaktan menediyorlardı (Taberî, a.g.e., VII, 90, İbnü’l Cevzi, a.g.e., II, 349). Bazıları buna koyunu da dahil etmişlerdir (Fizuzâbûd el-Okyanusu’l-Basit fi Tercemeti’l-Kâmmüsi’l-Muhît (trc. Asım Efendi), İstanbul 1304-1305, IV,140).
5- Zeccâc(ö. 311/923)’in bu konudaki görüşü de şudur: Bir koyun dişi doğurduğunda onun kendilerinin kabul ediyorlar ve erkek kuzu dünyaya getirmişse ilahlarına kurban ediyorlardı. Eğer koyun erkek ve dişi olmak üzere ikiz kuzu dünyaya getirirse “dişi olan erkek kardeşine kavuştu” diyerek erkek olan ilahlara kurban etmiyorlardı (İbnü’l-Cevzî, a.g.e., II, 439).
Zemahşerî (ö. 538/1143), Fahreddin er-Razî (ö. 606/1209) ve Ebussuûd Efendi (ö. 892/1487)’nin görüşleri de şudur: Bir koyun dişi kuzu doğurduğunda onu kendilerinin kabul ediyorlar, kuzunun erkek olması durumunda ise onu ilahlarının sayıyorlardı. Erkek ve dişi olarak ikiz kuzu dünyaya getirmesi halinde “dişi olan erkek kardeşine kavuştu” deyip erkek olanı boğazlamaktan vazgeçiyorlardı (ZemahŞerî, el-Keşşaf, Kahire 1387/1968, I, 649; Fahreddin er-Râzî, Mefâtihu’l-Gayb (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd, Kahire 1934-62, XII, 110; Ebussuud Efendi, İrşâdü’l Akli’s-Selîm, Beyrut ts (Dâru ihyâi’t türâsi’l-Arabî), III, 86).
Bütün bu ve bunlara benzer cahiliye adetleri islam tarafından kesinlikle ortadan kaldırılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s) “Kim bizim dinimizde olmayan bir şeyle amel ederse o reddolunmuştur” (Buhârî, İ’tisâm, 20, Büyü, 60, Sulh, 5; Müslim, Akdiye, 17-18; Ebû Dâvud, Sünnet, 5; İbn Mâce, Mukaddime, 2; Müsned, II,146). “Din adına sonradan uydurulup ortaya atılan her türlü Şeyden sakının, çünkü sonradan uydurulan her şey sapıklıktır” (Müslim, Cum’a, 43; Ebû Dâvud, Sünnet, 5; Nesâî, İdeyn, 22, İbn Mâce, Mukaddime, 7; Dârimî, Mukaddime, 16, 23) buyurmak suretiyle bugün benzerlerine rastlanılabilen bazı olayların hiçbir değer taşımadığını ve islamda yasaklanmış olduğunu haber vermektedir.
Amr b. Luhayy el-Huzâî Mekke’ye melik olduğunda bir gün ziyaret için gittiği Meâb’ta Amâlika kabilesinin putlara taptığını görünce onlardan bir put istemiş, onlar da kırmızı akîkten yapılmış bir tanesini (hübel veya menât) ona vermişlerdi. Amr bu putu Kâbe’nin yakınma, zemzem kuyusunun üst tarafına dikerek herkesi ona tapınmaya çağırmıştı. Bundan başka İsâf, nâile, ved, silvâ, yeğüs, yeûk vb. birçok put dikerek Arapları bu putlara kulluğa davet etmiş ve bahîre *, sâibe *, hâm * âdetlerini emretmişti. Bunlarla o Hz. İsmail’in dinini tahrif eden ilk kişi olmuş ve putlara kurban adama âdetini ilk defa ortaya koyan olmuştur (Buhârî, Amel, 11, Menâkıb, 9, Tefsîr, V/12; Müslim, Küsüf, 3; Nesâî, Küsûf 11, Müsned, I, 446; Taberî, a.g.e., VII, 87-88; Fahreddin er-Râzi, a.g.e., XII, 110; Kurtubî, a.g.e., VI, 337-338; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî (nşr. M. Fuad Abdülbaki-Abdülaziz b. Bâzı, Dârü’l-Zikr, VI, 548-549; Aynî, Umdetü’l Kârî, Kahire, 1348, XVI, 90-91).
Bu sebeple Hz. Peygamber (s.a.s) bu yaptıklarından dolayı onu, bağırsaklarını cehennem ateşinde sürüklerken gördüğünü belirtmiştir (Buhârî, Menâkıb, 9; Müslim, Cennet, 50).
Yüce Allah bu câhiliye âdetini ortaya kaldırdığını şu ayetiyle haber vermektedir:” Allah Teâlâ bahîre (kulağı yarılan), sâibe (putlar adına serbest bırakılan), vasîle ve hâm (on defa yavrulaması sebebiyle sırtına yük vurulmayan) gibi hayvanların adanmasını meşru kılmamıştır. Fakat kafirler bu inançlarını Allah’a isnad ederek yalan söylerler. Zaten onların çoğunun akılları ermez” (el-Mâide, 9/103).
Saffet KÖSE