VAKİT
Arapça “vekate-yekıtu” fiilinden “vakt” mastarı vakit koymak, vakit tayin etmek demektir. Vakt bir isim olarak vakit, zaman, süreç anlamına gelir. Çoğulu “evkât” tır.
Vakit bazı ibadetlerin yükümlünün üzerine farz olması için bir sebeptir. Vakit girmedikçe farz da meydana gelmez. Mesela Ramazan ayının girmesi orucun farz olmasına sebeptir. Hadiste, ” Ramazan hilâlini görünce oruç tutunuz, Şevval hilâlini görünce de oruç yeyiniz” (Buhârî, Savm, II; Müslim, Sıyâm, 4,18) buyurulur. Diğer yandan Kur’ân-ı Kerîm’de; “Sizden kim Ramazan ayına yetişirse, onu oruçlu geçirsin” (el-Bakara, 2/185) buyurularak, farz olan orucun vakti belirlenmiştir. Diğer yandan günlük tutulan orucun da kendi vakti, ikinci fecirden güneşin batmasına kadar olan süredir. Bu süre Kur’ân’da “Ramazan gecesinde ak iplik kara iplikten ayırdedilinceye kadar yeyin için, sonra geceye kadar yani güneş batıncaya kadar orucu tamamlayın” (el-Bakara, 2/187) âyetiyle belirlenir.
Hac ibadetinde diğer şartların bulunması yanında Zilhicce ayının girmesi ve Arefe günü ihramlı olarak Arafat’ta vakfede hazır bulunulması şarttır. Bu yüzden Hicaz’a gitme imkânı bulduğu halde hac günlerinden önce vefat eden kimseye hac farz olmaz.
Zekât bakımından da, Müslüman, akıllı, ergin olma ve asl ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip bulunma yanında bir kamerî yılın da vakit olarak geçmesi gerekir. Bu süre geçmeden yoksul düşme veya vefat etme durumunda zekât farz olmaz.
Vakit, namazın şartlarından bir tanesidir. Namaza başlamadan önce bulunması gereken farzlar altı tane olup şunlardır: a) Hadaten temizlenme, b) Necasetten temizlenme, c) Avret yerini örtmek, d) Kabeye yönelmek, e) Vakit, f) Niyet. Bunlara “namazın şartları” da denir.
Farz namazlar ile bunların sünnetleri, vitir namazı, teravih ve bayram namazları için belirli vakitler konulmuştur. Farz namazları sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarıdır. Cuma namazı da öğle namazı yerine geçer. Vaktinden önce kılınacak farz namaz sahih olmadığı gibi, vaktinden sonraya bırakılan namaz da kazaya kalmış olur. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur: “Şüphesiz namaz, mü’minler üzerine vakit ile belirlenmiş olarak farz kılınmıştır” (en-Nisâ, 4/103).
Cebrâil aleyhisselâm, Hz. Peygamber’e beş vakit farz namazların başlangıç ve sonunu şöyle belirlemiştir: “Câbir (r.a)’ten rivayete göre şöyle demiştir: “Cebrail (a.s) Allah elçisine gelerek “Kalk namaz kıl” demiştir. Hz. Peygamber güneş tepe noktasından batıya meylettiği zaman öğle namazı kılmıştır. Sonra Cebrâil (a.s) yine ikindi vaktinde gelerek, namaz kılmasını istemiş, Rasûlüllah (s.a.s) kalkıp ikindi namazını kalmıştır. Sonra akşam vaktinde gelip, namaz kılmasını söylemiş, Hz. Peygamber de güneş batınca akşam namazını kılmıştır. Sonra yatsı vaktinde gelip, namaz kılmasını söylemiş ve Hz. Peygamber aydınlık kaybolunca yatsı namazını kılmıştır. Sonra Cebrâil (a.s) sabah vaktinde gelerek, namaz kılmasını söylemiş, Hz. Peygamber de fecr-i sadığın hemen ardından sabah namazını kılmıştır. Sonra ertesi gün öğle vaktinde gelerek, namaz kılmasını söylemiş, Hz. Peygamber, her şeyin gölgesi bir misli uzadığı bir sırada öğle namazını kılmıştır. Sonra ikindi vaktinde gelip, namaz kılmasını söylemiş, o da ikindi namazını her şeyin gölgesini iki katına uzadığı bir sırada kılmıştır. Sonra akşamleyin aynı vakitte geldi ve önceki günün vaktinde kıldırdı. Sonra yatsı vaktinde gecenin yarısı geçtikten sonra veya gecenin üçte biri geçtikten sonra geldi ve Hz. Peygamber yatsı namazını kıldı. Sonra ortalık iyice aydınlanınca geldi ve namaz kılmasını söyledi. O da sabah namazını kıldı. Sonra Cebrâil (a.s) şöyle dedi: “Bu iki vaktin arası sabah vaktidir” (Buhârî, Mevâkît, 24, Ezan,162; Tirmizî, Salât,1; Ahmed b. Hanbpl, I, 382, III, 330, 331, 352, IV, 416; eş-Şevkânî; Neylü’l Evtâr, I, 300). Buhârı, bu hadisin namazların vakitleri konusunda en sağlam hadis olduğunu söylemiştir. Hadis, akşam namazı dışındaki namazların iki vakti olduğuna, başka bir deyimle iki vakit arasında kılınabileceğine delâlet etmektedir (eş-Şevkânî, a.g.e., I, 300).
Namaz Vakitleri
1- Sabah namazının vakti:
Fecr-i sadıkla başlar, güneşin doğuşuna kadar devam eder. Fecr-i sadık ufuktaki genişliğine yayılan bir beyazlıktır. Bunun karşıtı fecer-i kâzib olup, gökyüzünün ortasında yükseğe doğru uzunlamasına kurt kuyruğuna benzer şekilde uzayan bir beyazlıktır. Bu beyazlıktan sonra yine karanlık geldiği için buna “fecr-i kâzib (yalancı fecir)” adı verilmiştir. Vakitle ilgili hükümler fecr-i sadığa bağlanır. Orucun başlaması, sabah namazı vaktinin girmesi, yatsı vaktinin çıkması gibi. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Tan yerinin ağarması ikidir. Birisi yemek yemeyi haram kılan ve namaz kılmayı helal kılan vakittir. Diğerinde ise, sabah namazını kılmak haram, yemek yemek ise helaldir” (es-San’ânî, Sübülüs’s-Selam, 2. Baskı, I, 115). Bu hadiste sözü edilen birinci vakit fecr-i sadık, ikinci vakit ise fecr-i kâzibtir. Müslim’de rivâyet edilen Abdullah b. Amr hadisinde ise sabah namazının vaktinin fecrin doğmasından başlayıp, güneşin doğmasına kadar devam ettiğini belirtir. Güneş doğduktan sonra, öğle namazına kadar geçen süre, farz namazların kılınamayacağı mühmel bir vakit olarak kabul edilir.
2- Öğle namazının vakti:
Öğle vakti güneşin en yüksek noktaya ermesinden her şeyin gölgesinin bir misli uzamasına kadar devam eden vakittir. Ancak gölge veya fey-i zeval hariçtir. Bu görüş Ebû Yusuf ve İmam Muhammed ile üç mezhep imamının görüşüdür. Ebû Hanîfe’ye göre ise öğle vaktinin sonu, her şeyin gölgesi iki misli uzayıncaya kadardır. Bu vaktin ikindi vakti olduğunda ise görüş birliği vardır. Namaz bu vakitten önce kılınmalıdır.
Güneşin gökyüzünde çıktığı en yüksek noktadan batıya doğru meyletmesine “zeval vakti” denir. Güneşin gökyüzünûn ortasına yani tam tepe noktasına ulaşması haline ise “istivâ vakti” denir. Güneş bu noktadan batıya doğru inmeye başlayınca “zeval vakti” meydana gelir.
Çoğunluk fakihlere göre, öğle vakti her şeyin gölgesinin uzunlukça bir misli olduğu zaman sona erer. Buna istiva vaktinin fey’i yani fey-i zeval de eklenir. Yani, bu cisimlerin zeval vaktinde sahip olduğu gölge, uzunluğu itibar etmede uzayan gölgeye eklenir. Delil şu hadistir: “Cebrail (a.s), Hz. Peygamber’e ikinci gün her şeyin gölgesi bir misli olduğu zaman öğle namazını kıldırmıştır. ” Ebu Hanîfe ise, gölgenin iki misli olmasına kadar öğle vaktinin devam ettiğini söylerken şu hadise dayanmıştır: “Öğle namazını hava serinlediği vakit kılınız. Çünkü öğle vaktindeki sıcaklığın şiddeti cehennemin hareketini andırmaktadır” (Buhârî, Mevâkît, 9, 10, Bed’ü’l Halk, 10; Ebû Dâvud Salât, 4; Tirmizî, Salât, 5; Nesâî, Mevâkîl, 5; İbn Mâce, Salât, 4). Arabistan’da güneşin hararetinin en şiddetli olduğu zaman, her şeyin gölgesinin bir misli olduğu zamandır.
ğle namazı vaktinin başlangıcı ile ilgili olarak dayanılan delil, “Güneşin zevali vaktinde namaz kıl” (el-İsrâ’, 17/78) âyetidir.
3- İkindi namazının vakti:
İkindi vakti, öğle vaktinin çıktığı andan itibaren başlar ve güneşin batması ile son bulur. Yani çoğunluk fakihlere göre, cisimlerin gölgesi fey-i zeval dışında bir misline, Ebû Hanîfe’ye göre ise iki misline ulaşınca ikindi vakti girer. Hadiste şöyle buyurulur: “Güneş batmadan önce ikindi namazından bir rek’ata yetişen kimse ikindi namazına yetişmiştir” (Zeylaî, Nasbu’r-Râye, I, 228). Ancak çoğunluğa göre güneşin sararma vaktinde ikindi namazını kılmak mekruhtur. Çünkü Hz. Peygamber, münafıkların ikindi namazını geciktirerek, sonunda acele bir şekilde kıldıklarını bildirmiştir (eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, I, 307).
4. Akşam namazının vakti:
Akşam vakti güneşin tam olarak ufukta batmasıyla başlar ve şafağın kaybolma zamanına kadar devam eder. Delil şu hadistir: “Akşam vakti şafak kayboluncaya kadardır” (es-San’ânî, a.g.e., I, 106). Ebû Yûsuf, İmam Muhammed, Hanbelî ve Şâfiîlerin yeni görüşüne göre, şafak batı ufkunda görülen kırmızılıktır. Çünkü Abdullah b. Ömer “Şafak kırmızılıktır” (es-San’ânî, a.g.e., I, 114) demiştir.
Ebu Hanîfe’ye göre, şafak âdette kırmızılıktan sonra ufukta devam eden beyazlıktır. Bu beyazlıktan sonra sürekli devam edecek olan beyazlık ortaya çıkar, dayandığı delil, “Akşam, vaktinin sonu ufuk karardığı zamandır” (Zeylaî, a.g.e., I, 230) hadisidir.
5- Yatsı namazının vakti:
Yatsı vakti, Hanefîlerde fetvaya esas olan görüşe ve diğer mezheplere göre, batı ufkunda kırmızı şafağın kaybolduğu andan itibaren başlar ve fecr-i sadığın doğmasından biraz önceki zamana kadar devam eder. Delil Abdullah b. Ömer’den nakledilen şu hadistir: “Şafak kırmızılıktır. Şafak kaybolunca yatsı namazını kılmak farzolur” (es-San’ânî, a.g.e., I,114).
Diğer yandan yatsı namazı için Tercih edilen vakit, gecenin üçte biri veya yarısı geçinceye kadar devam eder. Çünkü Allah elçisi şöyle buyurmuştur: “Ümmetime zorluk vermesem, yatsı namazını gecenin üçte birine veya yarısına kadar geciktirmelerini onlara emrederdim”(eş-Şevkânî, a.g.e., II,11). Enes (r.a), Hz. Peygamber’in yatsı namazını gecenin yarısına kadar geciktirip, sonra kıldığını bildirmiştir (eş-Şevkânî, a.g.e., II,12). Hz. Aişe (r.anhâ)’den de şöyle dediği nakledilmiştir. ” Hz. Peygamber bir gece yatsı namazını geciktirdi. O kadar ki mescidde bulununlar uyumuştu. Sonra çıkıp namaz kıldı ve şöyle buyurdu: Eğer ümmetime zorluk vermesem bu vakit yatsı namazının vaktidir” (Buhârî, Mevâkît, 24; eş-Şevkânî, a.g.e., I, 12).
Vitir namazının başlangıcı yatsı namazından sonradır, vaktinin sonu ise, sabah vakti girmeden hemen öncesine kadar olan zamandır (bk. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, İstanbul 1991, 313 vd.).
Cuma namazının vakti öğle namazının vaktidir. Enes b. Mâlik (r.a)’ten şöyle dediği nakledilmiştir: “Hz. Peygamber, Cuma namazını güneş batıya meylettiği zaman kılardı” (Buhârî, Cum â,16; Ebû Dâvud Salât, 216, 217; İbn Mâce, İkâme, 84). Cuma namazı, vaktinde kılınamazsa, o günkü öğle namazı kaza edilir. Ahmed b. Hanbel, Cumanın öğle vaktinden önce de kılınabileceğini söylerken, İmam Mâlik vakit çıktıktan sonra da kılınabileceğini belirtir (es-Serahsî, el-Mebsût, II, 24; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, I, 412, 413).
Hamdi DÖNDÜREN