TAVAŞİ (HADIM ETMEK)
Herhangi bir erkek canlının erkeklik bezlerini çıkararak veya burarak erkeklik görevini yapamayacak duruma getirmek. Arapça bir kelime olup, Türkçe’de buna iğdiş etmek, burmak, enemek ve hadımlaştırmak denir. Arapça’da da başka çeşitli kelimelerle ifâde edilmektedir.
Hadımlaştırmanın tarihi çok eskilere; orta çağa, eski Roma ve Asuriler dönemine dayanmaktadır. İslâm’dan önce, dünyanın çeşitli yerlerinde, bilhassa saraylarda hadımlaştırma yapılmıştır. Hz. Muhammed (s.a.s.) ise, buna şiddetle karşı çıkmıştır. Onun döneminde ve dört halife zamanında hadımlaştırmaya asla müsaade edilmemiştir. Ondan sonra Emeviler ve Abbasiler zamanında, Romalılara özenti duyularak hadımlaştırma olaylarına gidilmiş, saraylarda hadım ağaları bulundurularak bu kötü adet müslümanların arasına sokulmuştur. Ayrıca Osmanlı saraylarında da hadım ağaları bulundurulmuştur. Bu hadımlar, vezirlik ve sadrazamlık makamlarına kadar yükselmişlerdir. Hadım Ali Paşa ve Hadım Süleyman Paşa gibi. Osmanlı saraylarındaki bu tavaşiler iki kısımdı. Beyazlarına “Ak ağa” ve siyahlarına da “Hadım ağa” denilirdi. Bilhassa siyah hadımlar Sudan’dan getiriliyordu. Sudan’dan getirilen çocuklar Mısır’da hadımlaştırılıyor, erkeklikleri yok ediliyordu. Ondan sonra İstanbul’a ve memleketin diğer yerlerine gönderiliyordu. Bu hadiseler, saltanatın kaldırılmasına kadar sürüp gitmiştir (Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1971, III, 422 vd.).
İnsanı hadımlaştırmak, Allah’ın vermiş olduğu bir hakkı ortadan kaldırmak ve onu şahsiyetinden uzaklaştırmaktır. Erkeği, kendi hakkında cari olan ilâhı kanunun dışına itmek ve ona karşı saygısızlıkta bulunmaktır. İnsan haklarına indirilen ağır bir darbe ve insanlık adına bir utançtır. Bir insanın soyunu kesip kurutmak, birini diğerine köle yapmak sûretiyle ilâhı denge kanununu bozmaya çalışmaktır. insanın hem vücudunda hem de ruh yapısında çeşitli dengesizliklerin meydana gelmesine sebep olduğu için, ilmi yönden sakıncalı kabul edilmiş; dinî yönden de şiddetle yasaklanmış ve haram kabul edilmiştir.
Yüce Allah, bir ayette şöyle buyurmuştur:
“Allah şeytanı rahmetinden kovdu. O da dedi ki: Celâlin hakkı için, kullarından belli bir pay edineceğim. Onları her halde saptıracağım. Onları olmayacak kuruntulara boğacağım. Onlara elbette emredeceğim de, davarların kulaklarını yaracaklar. Onlara yine kesinlikle emredeceğim de, Allah’ın yarattığını değiştirecekler. Kim Allah’ı bırakır da şeytanı dost edinirse, doğrusu o açıktan büyük bir ziyâna düşmüş olur” (en-Nisâ, 4/119).
Bu ayette geçen Allah’ın yarattığını değiştirecekler” ifâdesi, alimler tarafından çeşitli manalar için yorumlanmıştır. Alimlerin büyük bir kısmı buna, “Erkekleri hadımlaştıracaklar” diye mana vermişlerdir (el-Beydâvî, Envaru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl, Mısır 1955, 1, 102; el-Maverdî, en-Nuketu ve’l- Uyûn, Beyrut 1992, 1, 530).
Hz. Muhammed (s.a.s.) hadımlaştırmaya karşı çıkmış. Onun zamanında hadımlaştırma hareketleri önlenmiş ve bu işi yapanlar cezalandırılmıştır (İbn Mâce, Diyât, 29). Hatta, Resulullah (s.a.s.): “Kim kölesini hadımlaştırırsa, biz de onu hadımlaştırırız” (Neseî, Kasame, 7) diyerek, tavaşi hareketlerine karşı kesin tavır koymuştur.
Bütün mezhep imamları, fakihler, insanları hadımlaştırmayı caiz görmemişler ve haram olarak kabul etmişlerdir. Hayvanları hadımlaştırma hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı hayvanların etlenmesi için iğdiş edilmeleri faydalı olur şeklinde düşünen bazı alimler, bunu caiz görmüşlerdir. Faydası olmadığı taktirde, hayvanları hadımlaştırmak da bütün alimlere göre caiz değildir (İbn Humâm, Fethu’l-Kadîr, Mısır 1318, VIII, 131; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtâr, Mısır 1966, VI, 388).
Tavâşî bir zulümdür. Zulüm de, çeşitli ayet ve hadislerle yasaklanmış, tenkit edilmiş bir barbarlıktır.
Nureddin TURGAY