TAKSÎR (HALK)
Kısaltma, bir şeyi kısa yapma. Bir fıkıh terimi olarak hacda ihramdan çıkarken saçları kısaltmak veya saçların uçlarından bir miktar tıraş etmek demektir. Saçların dipten tıraş edilmesine ise “halk” denir.
Mina’da taşları attıktan sonra temettu’ haccı yapanın kurban kesmesi, daha sonra da Mekke hareminde ve kurban bayramının ilk üç gününden birinde saçlarını tıraş etmesi veya kısaltması vaciptir. Kadınlar saçlarının ucundan biraz keserler. Böylece ihramdan çıkılmış olur.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’e hac ibadetinin yapılış şekli açıklanırken şöyle buyurulur: “Sonra bedeni temizliklerini yapsınlar, adaklarını yerine getirsinler ve Kâbe-i Muazzama’yı tavaf etsinler” (el-Hac, 22/29) Ayetteki “tefes” terimi bedendeki kirleri ifade ederken, tıraş olmayı, tırnakları kesmeyi, koltuk ve kasık kıllarını gidermeyi de kapsamına alır. İbn Ömer ve İbn Abbas (r.a.) “tefes”in saçları tıraş etmek ve ihramı çıkarıp normal elbiseleri giymek anlamına geldiğini söylemişledir (İbn Kesir, Muhtasar Tefsri İbn Kesr, Tahkk, M. Alî es-Sâbûnî, 7. baskı, Beyrut 1402/1981, II, 541; Hasan Basri Çantay, Kur’ân-ı Hakim ve Meal-i Kerim, 3. baskı, İstanbul 1959, II, 29).
Enes (r.a.)’ten, şöyle dediği nakledilmiştir: “Hz. Peygamber Mina’ya geldi, şeytan taşlama yerlerine vardı, onları taşladı. Sonra Mina’da kaldığı yere gitti ve kurban kesti. Sonra berbere başının sağ ve sol yanlarını göstererek saçlarını almasını söyledi” (eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, Mısır, t.y., V, 68).
Hz. Peygamber ihramdan çıkarken başını tıraş edenler için, “Allah basını tıraş edenlere rahmet etsin” buyurunca, bunu işiten sahabîler; “Ey Allah’ın elçisi, saçını kısaltanlara dua etmeyecek misiniz?” deyince iki defa daha saçını tıraş edenlere dua etti. Üçüncü veya dördüncüde “Saçını kısaltanlara da Allah rahmet etsin” diyerek duada bulundu (Buhârî, Hacc, 127; Müslim, Hacc, 316-318, 320, 321; Ebû Dâvud, Menâsik, 78; Tirmizî, Hacc, 47; İbn Mâce, Menâsik, 71; Dârimî, Menâsik, 64; Mâlik, Muvatta’, Hacc, 184; Ahmed b. Hanbel, I, 216).
Diğer yandan Hz. Peygamber Hicretin 6. yılında Zilkade ayının başında gördüğü bir rüyada ashabı ile birlikte güvenlik içinde Kâbe’yi ziyaret ettiklerini gördü. Bunu ashabına anlatınca, Ashab-ı kirâm bunun Kâbe ziyareti için bir müjde olduğunu anladılar. Kâbe’yi umre ziyareti için Zilkade’nin ilk pazartesi günü (13 Mart 628) bin dörtyüz kişi ile birlikte Mekke’ye doğru yola çıkıldı. Zülhuleyfe mevkiine gelince ihrama girip umre için niyet ettiler. Yanlarında Mekke’de kurban edilmek üzere yetmiş tane deve bulunuyordu. Hz. Peygamber Hudeybiye’ye gelince konakladı. Çünkü Mekkeli müşrikler onların Mekke’ye girişine engel olmak istiyorlardı. Bu arada Halid b. Velîd (ö. 21/641) komutasında iki atlıdan oluşan bir birlik göndermişlerdi. Mekke müşrikleri ile görüşmeler yapılmış, ancak o yıl için umrenin mümkün olamayacağı kanaatine varılarak, imzalanan Hudeybiye anlaşması uyarınca umre ertesi yıla bırakılmıştı (bk. Harun Ünal, “Hudeybiye Barışı” maddesi, Ş.İ.A., III, 13, 14).
Burada Hz. Peygamber kendi kurbanını kesip tıraş oldu ve ihramdan çıktı, diğer müminler de yarışırcasına kurbanlarını kesip tıraş oldular.
Allah Teâlâ, Resulu Hz. Muhammed’in gördüğü rüyayı 7. hicret yılında yapılan “kaza umresi” ile doğrulamıştır. Kur’an-ı Kerîm’de bu durum şöyle haber verilir: “Şüphesiz ki Allah, peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Ey müminler! Elbette ki sizler, Allah dilerse güven içinde saçlarınızı tıraş etmiş veya kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediklerinizi bildi ve Mescid-i Haram’a girmeden önce yakın bir fetih ihsan etti” (el-Fetih, 48/27). Ayette Mekke’nin fethedileceğine de işaret vardır (bk. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, İstanbul 1991, 586).
Hamdi DÖNDÜREN