ŞECERE
Arapça’da ağaç anlamına gelir. “Şecere-i hayat, soy ağacı” tabirleri ise “Herhangi bir şahsın, bir velinin, bir hükümdarın soyunu sopunu gösterir cetvel” veya “Bir ailenin, bir şahsın en uzak dedelerinden başlayarak evlatlarıyla birlikte ve ağaç tarzındaki şematik resim” anlamlarında kullanılmış, zamanla aynı anlam tek başına “şecere” kelimesi ile dile getirilmiştir. Babadan oğula sıra ile yazılarak meydana gelen kuşak veya soy defteri mânasında “silsile”; meşhur bir şahsın silsilesini gösteren veya bir ailenin soyunu-sopunu gösteren cetvel mânasında da “silsile-nâme” tabirleri kullanılmıştır. Tarikatlarda silsileyi gösteren bu tür cetvellere “tomar” denilmiştir.
İslâmî ilimlerin teşekkül ve tedvin döneminde “İlmü’l-Ensâb” (Soybilim) diye bir ilim dalı ortaya çıkmış ve bu alanda meşhur bazı ensâb âlimleri ünlü eserlerini yazmışlardır. Bu tür eserlere folklorik ve edebî bir veçhe kazandırılmış, sosyolojik verilere de yer verilmiştir. Böylece bu çeşit eserler, Hz. Peygamber’den sonra gerek Hulefâ-i Râşidîn, gerekse Emevî ve Abbâsîler devrinde cereyan eden siyasî, ictimaî, iktisâdî, kültürel ve dinî gelişmelerin izahında başvurulan kaynaklar arasına girmiştir.
Şecerelerin konusu Câhiliye çağı Arap kabile ve reislerinin, peygamberlerin, meşhur âlimlerin, ileri gelen evliyanın, halifelerin, sultanların, vezirlerin vs. soy sıralamasıdır. Meselâ, Hz. Peygamber’in yakın ve uzak akrabasını gösteren, Emevîlerle Abbasîlerin akrabalığını belirten şecereler vardır. Alan tayini yaparak misal vermek ve bir devletin yönetici kadrolarını dikkate alarak ifade etmek gerekirse, Kuruluş dönemi yöneticileri, müesseseleşme ve gelişme dönemi yöneticileri; duraklama, gerileme ve yıkılış dönemi yöneticileri, yönetim başka sülâlelere geçmişse (Meselâ Emevîlerde Süfyânîlerden Hakemîlere geçmesi gibi) bunu gösteren şecerelerle çeşitli devirlerde idarî hayatta etkili olmuş vezirler ve sair devlet adamlarının şecerelerinden de bahsetmek mümkündür. Bir devletin kuruluşundan yıkılışına kadar birinci derecedeki yöneticilerin akrabalık münasebetlerini gösterir şecerelere de rastlanır.
Abbasîlerin Emevîlerle akrabalığını gösteren Hz. Peygamber’le akrabalığını belirleyen, kuruluş ve gelişme dönemi Abbasî halifelerini gösteren, Bağdat ve Samarra merkezli yönetimde bulunan Abbâsî halifelerini tespit eden şecereler olduğu gibi; Büveyhîlerin ve Selçukluların hâkimiyetine giren Abbâsî halifelerinin şecereleri de vardır.
Selçukluların Kınık, Osmanlıların Kayı boyundan olduklarını ve bu her iki boyun da Oğuzlara mensubiyetini belgeleyen şecereler mevcuttur.
Bu şecereler arasında sade ve basit bir şema ile gösterilenler olduğu gibi, özellikle el yazması eserlerde son derece sanatlı olanlarına rastlamak da mümkündür.
Câhiliye devri Araplarında şecereler şifâhî anlatıma ve babadan oğula intikale dayalı olarak nesillerden nesillere geçiyordu. Genellikle de soy-sopla övünme gayesine dayanıyordu. Bu gayeye erişmek için kabile içinden bazı kimseler hususi surette bu iş için yetiştiriliyordu. İslâmî dönemde şifahî anlatım devam etmekle beraber yazıya dönüştürülmüş ve en başta ağaç dalları tarzında olmak üzere çeşitli cetveller şeklinde kaleme alınmıştır. Ancak İslâmî dönemde, mücerred soy-sopla övünmeye yer verilmemiş, şecereler zarurat-ı hamseden neslin korunmasında bir unsur olarak değerlendirildiği gibi, ilmî, iktisadî, sosyal gelişmelerin bir gereği olarak ortaya çıkmıştır.
Hüseyin ALGÜL