SİCCÎN
Facirlerin amellerinin kaydedildiği defter anlamında bir Kur’an terimi. Daha kapsamlı bir ifadeyle amel defteri demektir. Ayrıca Cehennemde bir vadinin adı, devamlı olan, açık ve âşikâr olan şey, dibi kazılmış hurma ağacı olarak açıklanan kelime, Kuranda yalnızca bir yerde geçmektedir:
“Hayır, fâcir olanların kitabı şüphesiz Siccîndedir. Siccînin ne olduğunu sana öğreten nedir? Yâzılı bir kitabdır” (Mutaffîfûn, 83/7-9).
Kelimenin aslı, yapısı ve kalıbı hakkında özellikle dil açıklaması yapan alimlerce farklı görüşler ileri sürülmüş, buna bağlı olarak da farklı manâlar söylenmiştir.
Aralarında Abdullah b. Abbas’ın da bulunduğu bazı alimler Siccîn’in, arzın en alt tabakası olduğunu ifade ederlerken, Berâ’ İbn Âzib (r.a)’e varan bir rivayette Rasûlullah (s.a.s)’in:
“Siccîn yedi kat yerin en alt tabakasıdır” buyurduğu kaydedilir.
Kelbi ile Mücâhid, Siccîn’in yedinci kat yerde bir kaya olduğunu söylerler. Siccîn’in şeytan ve ona tabi olanların makamı olduğu da kaydedilir (Fahruddin er-Razî, et-Tefsîrul-Kebir, XXXI, 92-93).
Zemahşeri ise kelime hakkında yaptığı bazı dil açıklamalarından sonra şöyle demiştir: “Allah Teâlâ facirlerin kitabının Siccîn’de olduğunu haber verdi. Siccîn’i de yazılmış, rakamlanmış kitab diye tefsir buyurdu. Şu halde Onların hesabı yazılmış kitabdadır” denilmiş gibi olur. “Bunun manasına gelince Siccîn kuşatıcı, kapsamlı bir kitab” demektir. O, kötülük divanıdır. Allah Teâlâ onda cin ve insanlardan şeytanların, kâfirlerin, fasıkların amellerini toplamıştır. O, rakamlanmış, satırlar halinde düzenlenmiş, yazımı açık yahut alâmetli bir kitabtır. Gören herkes onda hayır olmadığını bilir. Dolayısıyla manâ, “facirlerin amellerinden yazılanlar o divanda kaydedilmiştir” demek olur” (Zemahşeri, el-Keşşâf, IV, 720-721).
Kelime hakkındaki görüşleri aktaran Elmalılı, bütün nakillerden sonra kendisi şu manayı vermiştir: “Hâsılı, Siccîn, maddesi itibariyle bir zindan veya zindancı, ya da zindanda mahpus anlamlarını ifade eder. Kelimenin facirlerin yazısına zarf yapılmasına en yakışan manâ ise, Siccîn’in bir zindan sicili veya sicil zindanı olmasıdır” (Hak Dini Kur’an Dili, VIII, 5652-5655).
Siccîn hakkında İbn Cerir iki hadis rivayet etmiştir. Birisi Ebû Hureyre (r.a) den: “Felak Cehennemde örtülü bir kuyudur. Amma Siccîn açıktır (yâni açık bir kuyuya da vadidir)”.
İkincisi: Berâ’ b. Âzib (r.a)’den: Rasûlüllah (s.a.s) fâcirin nefsinin semaya çıkarılmasını anlatarak buyurdu ki:
“Onu çıkarırlar, yanlarında facirin nefsi olduğu halde meleklerden hangi bir topluluğa uğrarlarsa, “Bu pis ruh nedir?” derler. Onun dünyada anıldığı isimlerin en çirkini ile fülandır” derler. Nihayet dünya semasına varırlar, açılmasını isterler. Ona açılmaz. ” Sonra Rasûlüllah (s.a.s): “Onlara göğün kapıları açılmaz ve onlar deve iğne deliğinden geçinceye kadar Cennete giremezler” (el-A’raf 7/40) âyetini okudu ve devamla:
“Ve Allah buyurdu ki: Onun kitabını yerin en aşağısında, en aşağılık yerde, Siccînde yazın” dedi.
Allah Teâlâ facir olanların kitabının Siccînde olduğunu haber vermiş, sonra da “Siccîn’in ne olduğunu bilir misin?” Sözüyle, bunun insanların dirayetiyle, düşünmesiyle bilinebilecek birşey olmadığını, bu hususta insanların kendi görüşlerine değil, hakiki bilgi kaynağından gelen nakle itibar etmeleri gerektiğini öğretip Siccîn hakkında, yazılmış bir kitab”açıklamasını yapmıştır. Rasûlüllah (s.a.s)’de bu yazılı kitabın en aşağı bir yerde olduğunu bildirmiştir.
Seyfettin HOCA