SEMUD KAVMİ
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen ve kendilerine uyarıcı olarak Salih (a.s)’ın gönderildiği, Hicaz ile Suriye arasında Vadil-Kura’da yaşamış eski bir Arap kabilesi. Kur’an-ı Kerim’de bu kabilenin ismi yirmi altı yerde geçmekte olup, ayrıca Salih (a.s)’dan bahseden âyetler de onun kavmi olan “O (Allah), yapılan duayı işiticidir” Semud ile ilgilidir. Bu kavmin Kur’an-ı Kerim’de zikredilişinin sebebi, peygamberlerini yalanlayıp inkârlarına devam etmelerinden dolayı helâk edilişlerinin bir ibret vasıtası kılınmış olmasıdır. Semud kavminin başına gelenler Kur’an-ı Kerim’de ondan önceki Ad kavminin başına gelenlerle birlikte zikredilmektedir. Semud kavmi, Semud b. Casır b. İrem b. Sam b. Nuh’un neslidir (Taberî, Tarih, Beyrut (t.y), I, 226). Arap kaynaklı olmayan tarihi belgelerde de Semud kavminden bahsedilmektedir. M.Ö 715 tarihli Sargon kitabesinde Semud kavmi, Asuriler’in hakimiyet altına aldıkları, Şarkî ve Merkezî Arabistan kavimleri arasında zikredilmektedir. Aristo, Batlamyus ve Plinus, Semud kavmini (Thamudaei) belirten isimden bahsetmişlerdir. Plinus’un Semud kavminin oturduğu yer olarak zikrettiği Domatha ve Hegra’nın, İslâmi kaynaklarda bu kavmin oturduğu yer olarak kaydedilen Hicr ile aynı yer olduğu kabul edilebilir (H. N. Brau, İ.A, Semud mad.).
Hadis-i Şeriflerde, Rasûlüllah (s.a.s)’in H. 9. yılda Tebük seferine giderken Semud kavminin yaşadığı Hicr’e uğradığı ve bu yerin Salih (a.s)’ın kavminin yaşadığı yer olduğunu söylediği nakledilmektedir (Buhârî, Enbiya, 17; Ahmed b. Hanbel, I, 66, 73).
Semud kavmi, Ad kavminden sonra Allah Teâlâ’ya isyan edip küfre sapmış ve kendilerine tapındıkları putlar edinmişlerdi. Onları uyarmak ve ortağı bulunmayan tek Rab olan Allah Teâlâ’ya ibâdet etmeye yöneltmek için Salih (a.s)’ı görevlendirdi. Salih (a.s)’a kavminin mustazaflarından az bir topluluk iman etmişti. Dünyevî makam ve zenginliklerinden dolayı kendilerinin diğer insanlardan üstün olduklarını zanneden Semud kavminin ileri gelenleri (mele’) *, hor gördükleri (mustazaf) * kimselere, . . Siz gerçekten Salih’in Rabbı tarafından gönderilmiş olduğuna inanıyor musunuz? dediler. Onlar da; “Doğrusu biz, onunla gönderilene iman ediyoruz” dediler. ” Büyüklük taslayanlar, “Biz, doğrusu sizin iman ettiğinizi inkâr edenleriz”dediler” (el-A’raf, 7/75-76).
Salih (a.s), Semud kavmini İslâma davet etmeye devam etti. Salih (a.s)’ın onları imana davet edip uyarma ve korkutmaya ısrarla devam etmesi üzerine, ona şöyle dediler: “Ey Salih; bayramımızı kutlayacağımız zaman sen de bizimle gel (Semud kavminin putlarını alıp şehir dışına çıkarak kutladıkları bir bayramları vardı). Bize bir âyet (davanı ispatlayacak bir şey) göster. Sen ilâhına duada bulun; biz de ilâhlarımıza duada bulunalım. Eğer senin ilâhın duana icabet ederse sana uyarız. Yok bizim ilâhlarımız bize icabet ederse bize tabi olursun”. Bu isteklerini kabul eden Salih (a.s) bayramda onlarla birlikte gitti. Putperestler, putlarından istekte bulundular. Ancak bir karşılık bulamadılar. Bunun üzerine kavmin reisi, Salih (a.s)’a;
“Ey Salih; bize şu kayadan bir deve çıkar. Eğer bunu yaparsan seni doğrulayacağız” dediler. Salih (a.s), onlardan, Allah Teâlâ kendileri için böyle bir deveyi bu kayadan çıkartırsa iman edeceklerine dair söz vermelerini ve yemin etmelerini istedi. Onlar, bu konuda yemin edip söz verdikten sonra, Salih (a.s), namaza durdu ve Allah’a dua etti. Bunun üzerine kaya yarıldı ve içinden onlara istediği gibi gebe, karnı aç bir deve çıktı. Bu olay üzerine, onlar daha önce vermiş oldukları sözden cayarak iman etmediler (İbnul-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, Beyrut 1979, I, 89-90). Salih (a.s) onlara; ” … Ey kavmim; Allah’a ibadet edin. Sizin için O’ndan başka ilah yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir mucize gelmiştir. İşte, Allah’ın şu dişi devesi size bir mucizedir. Bırakın onu Allah’ın arzında otlasın. Ona bir kötülük yapmayın. Sonra can yakıcı bir azaba uğrarsınız. Hatırlayın; Allah sizi Ad kavminden sonra halifeler yaptı. Ve sizi yeryüzüne yerleştirdi. Orada, ovalarda köşkler yapıyor, dağları yontup evler yapıyorsunuz. Allah’ın nimetlerini hatırlayın. Yeryüzünde bozguncular olarak fesad çıkarmayın” (el-A’râf, 7/73-74).
Allah Teâlâ, hayvanların sulandığı kuyunun suyunun mucize deve ile diğerleri arasında nöbetleşe kullanılacağını bildirmişti: “Onlara, suyun aralarında taksim olunduğunu haber ver. Her biri su nöbetinde hazır bulunsun (el-Kamer, 54/28). Salih (a.s) kavmine; “İşte şu devedir. Su içme hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün sizindir” dedi (eş-Şuara, 26/155). Deve onların arasında bir süre kaldı. Bu süre içerisinde, bir gün kuyunun suyunu deve içiyor, bir gün de onlar kuyunun suyundan istifade ediyorlardı. Semud kavmi devenin su içtiği günlerde onun sütünü sağıyor ve kaplarını dolduruyorlardı (İbn Kesîr, Tefsîrul-Kur’anil-Azîm, İstanbul 1984, III, 437).
Semud kavminin Salih (a.s)’ın davetine duydukları düşmanlık ve kinleri artınca, deveyi öldürmeyi planladılar. Allah Teâlâ bu durumu Salih (a.s)’a bildirdi. Salih (a.s), gördükleri mucizeye rağmen iman etmekten kaçınan kavmine eğer böyle bir iş yaparlarsa helâk edilecekleri uyarısında bulundu. Ancak onlar, onun bütün uyarılarına kulak tıkayarak deveyi kestiler: Fakat O’nu yalanladılar. Ve derken deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları yüzünden onları kırıp geçirerek yerle bir etti” (eş-Şems, 91/14).
Allah Teâlâ, Semud kavmini, görmüş oldukları mucizeye rağmen iman etmemelerinden dolayı hemen cezalandırmamış ve onlara mühlet vermişti. Ancak Salih (a.s) onlara; eğer kendi isteklerinden dolayı mucize olarak Allah tarafından gönderilen deveye bir zarar vermeye kalkarlarsa affedilmeyecekleri ve korkunç bir şekilde helâk edileceklerini onlara bildirmişti. İnkârlarında direten ve deveyi öldürerek azıtan Semud kavmi için kurtuluş yolu kalmamıştı. Salih (a.s), yaptıklarını görünce ağlamış ve onlara;
“Yurdunuzda üç gün daha kalın…” (Hud, 11/65) diyerek gelecek azabı haber vermişti. Deveyi kestikleri günün akşamı dokuz kişilik bir grup (en-Neml, 27/48) Salih (a.s)’ı öldürmeye karar verdiler. Onlar şöyle diyorlardı: “Eğer söylediği doğru ise biz ondan önce davranalım. Yok yalancılardan ise onu da devesinin yanına gönderelim”. Allah Teâlâ bu olayı şu şekilde haber vermektedir: “Aralarında Allah’a yemin ederek, Şöyle konuştular; “Salih’i ve ailesini bir gece baskınıyla öldürelim, sonra da akrabasına “yakınlarınızın öldürülmesinden haberimiz yok; Şüphesiz bizler, doğru kimseleriz” diyelim “. Onlar bir tuzak kurdular. Biz de onlar farkına varmadan, tuzaklarını alt üst ediverdik. Tuzaklarının akıbeti nasıl oldu bir bak. Biz onları da kavimlerini de toptan helâk ettik. İşte zulümleri yüzünden, harap olmuş, bomboş evleri, şüphesiz ki bunda, bilen bir kavim için, büyük bir ibret vardır. İman edip, Allah’dan korkanları kurtardık” (en-Neml, 27/49-83).
Semud kavminin Salih (a.s)’a isyan edip mucize istemeleri ve sonrasında gelişen olaylar ve helâk edilişleri hakkında rivâyetler için (bkz. Taberi, Camiul-Beyan, Mısır 1968, VIII, 224 vd.; İbn Kesir, a.g.e., III, 434 vd.; İbnu’l-Esir, a.g.e., I, 89 vd.).
Ömer TELLİOĞLU