SÂİME
Yılın yarısından fazla günlerde meralarda otlamak suretiyle barınan ve kendilerinden süt, döl alınması veya kendilerinin semizlenip yağlanması istenen koyun, sığır, deve gibi hayvanlar hakkında kullanılan bir fıkıh terimi. Atın da sâime olduğunu söyleyenler vardır. Yalnız merkeb ve katır kesinlikle sâime hayvanlardan değildir (M. Ali et-Tehanevî, Keşşafu Istılâhâtil-Fünûn, I, 698):
Sâime hayvan, yılın çoğunda meralarda otlamalıdır. Yılın tamamını meralarda geçirmesi şart değildir.
Bir hayvanın sâime olup olmaması, ondan zekât alınıp alınmamasıyla ilgilidir. Sâime olan hayvanların sayısı İslâm hukukunun belirlediği nisab miktarına ulaşırsa ondan zekât alınır. Sâime olmayan hayvanlardan zekât alınmaz.
Sâime olan hayvanlardan zekât alınacağına dair Ebû Davûd ve Nesâî’nin Behz b. Hakîm (r.a)’den rivayet ettikleri bir hadiste Rasûlüllah (s.a.s):
“Otlayan (sâime) her kırk devede iki yaşını doldurmuş, üç yaşına basmış bir dişi deve zekât vardır” (et-Tâc, II, 15) buyurmuştur.
Buharî’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurur:
“Koyunun zekâtına gelince; otlayan (sâime) koyunlar kırktan yüz yirmiye kadar bir dişi koyundur. Bir adamın koyunları kırk koyundan bir koyun eksik olursa (yani otuz dokuz olursa) ona zekât düşmez, ancak koyun sahibi kendiliğinden verirse ne alâ” (Buhari, Zekât, 39).
İmam Malik Beş devede bir dişi koyun zekât verilir” hadis-i şerifinin zahirine itibar edilerek, “sâime olmayan için de zekât verilir” demiştir. Hanefilere göre ise, deve, sığır ve koyun sâime olmazsa ona zekât düşmez.
Yine Malikilerin delil getirdikleri hadisin başka bir rivayeti, Otlayan beş devede bir dişi koyun zekât vardır” şeklindedir (es-Serahsî, el-Mebsût, II, 165).
Her hangi bir işte çalıştırılan ve sâime olmayan hayvanlara zekât gerekmemektedir. İbn Abbas’tan rivayete göre Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
Yük taşıyan bir işte çalıştırılan (develere ve sığır)lara zekât yoktur” (el-Mebsût, II, 165)
İmam Şafiî de, çalıştırılan deve sığırlara zekât yoktur” hadisini delil olarak almıştır (et-Tâc, II, 15).
Sâime hayvanların zekâta tabi olabilmeleri için sâime olmaları, nisaba ulaşmaları yanında üzerlerinden bir yıl geçmesi de gerekir. Çünkü ibn Ömer’den rivayet edilen bir hadis-i şerîfte Rasûlüllah (s.a.s):
“Sahibinin istifade ettiği mal, onun yanında, üzerinden bir yıl geçmedikçe zekâta tabi olmaz” buyurmuştur (et-Tâc, II, 16).
Zekâtı alınacak hayvanlarda otlama (sâime olma) şartının aranmasındaki hikmet şudur: Zekât, verilmesi kişiye ağır gelmeyecek mallarda vacib olmuştur ki; bu da zarurî ihtiyaçlardan arta kalan mallardır. Cenab-ı Hak bunu Rasûlüne bildirerek artanı al” (el/Araf, 7/199) ve Neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: “artanı” (El-Bakara, 2/219) buyurmuştur. Bundan maksat, çoğalabilen ve elde etmede az çaba ve az masraf edilen şeylerdir ki; özellik olarak bu, sadece otlayan hayvanlarda bulunmaktadır. Yemle ve samanla beslenen hayvanın ise masrafı ve çabası büyük ve ağır olduğu gibi; bu şekildeki bir hayvandan zekât alınması da nefislere ağır gelmektedir” (Y. el-Kardavi, Fıkhuz-zekât, Terc. İ. Sarmış, I, 178).
Bir hayvanın sâime olabilmesi için gereken süre ve şartlar konusunda mezhebler ve fukaha arasında şu farklar vardır:
Hanefilere göre sâime hayvan, yılın çoğunda meralarda otlayan hayvandır. Yılın tamamını meralarda geçirmesi şart değildir. Hayvanın otlaması sadece süt, yağ, yavrulayıp çoğalma amacına yönelik olmalıdır. Üzerine binmek, yük taşıtmak, konuklarının ve kendisinin etinden yemesi için çayırlarda otlatılan hayvanlara zekât gerekmez. Ticaret maksadıyla otlatılan hayvan, zekâta tabi olur.
Malikîler, hayvanların zekâtında mutlaklık ifade eden hadisleri delil aldıkları için, sâime olma şartını aramazlar. Bunun için nisaba erişen deve, sığır ve koyundan, sâime olsun, olmasın zekât alınır. Çünkü zekâtın, mülk ve mal olması itibariyle farz olması mal nimetine şükürdür. Bu ise o maldan istifade etmekle yok olmaz. Aksine malı kullanmakla fayda artar (el-Mebsût, II, 165).
Şafiîlere göre sâime hayvan, sahibi veya sahibinin vekili tarafından senenin tümünde sahipsiz otlaklarda otlayan hayvandır. Değeri az olan sahipli otlaklar da sahipsiz otlaklar gibidir. Otlayan hayvanı, bir iki günlük az bir süre yemediği takdirde, açık bir zararın gelmeyeceği bir yemle beslemenin sakıncası olmaz. Bu şartlardan birisi ihlâl edilirse sâimelik vasfı kalkar. Sâimelik şartlarını taşıyan hayvanlar, bir işte çalıştırılmak maksadıyla elde bulundurulursa, sâimelik vasfını kaldırmak için yem verilirse veya hayvan bir mirasçıya intikal eder de onun bundan haberi olmazsa zekâta tabi olmaz.
Hanbelîlere göre ise sâime hayvan yılın çoğunda veya azında sahipsiz otlaklarda otlayan hayvandır. Bu hayvanların zekâta tabi olmaları için ayrıca sütünün sağılması, yavrularının çoğalması veya semizletilmesi için elde bulundurulmaları da şarttır. Zekâta tabi olmaları için sahipleri tarafından otlamaya gönderilmeleri şart değildir. Kendiliklerinden veya kendilerini gaspeden kişi tarafından, senenin çoğunda sahipsiz otlaklarda otlarlarsa zekâta tabi olurlar (A. el-Ceziri, el-Fıkhu alel-Mezahibil-Erbaa, terc. M. Keskin, I, 854).
İsmail KAYA