RED, REDDİYE
Red, geri çevirme, kabul etmeme, iâde etme. İslâm miras hukukuna göre, alacakları paylar ayet ve hadislerle belirlenmiş bulunan ashâbül-ferâiz* hisselerini aldıktan sonra, kalanı alacak asabe * yoksa ve miras da artmış ise, bu artanın karı-koca dışında kalan aynı mirasçılara hisseleri oranında verilmesine “red” veya “reddiye” denir. Başka bir deyimle, asabe grubuna giren hısım bulunmaz ve mirasçıların hisseleri toplamı, ortak paydadan küçük çıkmış olursa red söz konusu olur.
Hanefilere göre, artan miras asabe yoksa yine hisseleri oranında ashâbül-ferâize intikal ettirilir. Ancak sağ kalan eşe red yapılmaz. Bu görüş; ashâb-ı kirâmdan Hz. Ömer (ö. 23/643), Ali (ö. 40/660), Abdullâh b. Mesud (ö. 32/652) ve Abdullah b. Abbâs (ö. 68/687)’a dayanır (el-Mevsilî, el-İhtiyâr li Ta’lîlil-Muhtâr, V, 99).
Dayandıkları deliller ayet ve hadistir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Hısımlar Allah’ın kitabınca birbirine daha yakındırlar” (el-Enfâl, 8/75).
Ayet; “Onlar hısımlık sebebiyle birbirinin mirasına daha layıktırlar” anlamını taşıdığı gibi, onların hısımlık sebebiyle mirasın tamamına hak kazandıklarına delâlet eder. Halbuki miras ayeti mirasçılar için belirli paylar tesbit etmiştir. Bu iki ayeti bir arada değerlendirerek, miras ayeti ile hisseleri vermek, asabe yoksa kalanı yukarıdaki ayet uyarınca yine aynı mirasçılara red yapmak gerekir. Eşler birbirine neseb hısmı olmadığı için onlara red yoluyla miras verilmez. Kan veya koca ölünce evlilik bağı bitmiş olur. Bunlara belirli hisseler ayetlerde (en-Nisâ, 4/ 12) belirlendiği için verilir.
Sa’d İbn Ebî Vakkas (ö. 55/675) Hz. Peygamber’e, mirasçı olarak tek kızı bulunduğunu, bu durumda başkasına ne kadar mal vasiyet edebileceğini sormuş; Nebî (s.a.s) üçte birini vasiyet etmesini bildirmiştir. Sa’d geride çok servet kaldığını söyleyince; “Üçte bir daha hayırlıdır” buyurmuştur (el-Cürcânî, Şerhu’s-Sirâciyye, s. 81). Burada; kız tek olunca yarım hisse alır. Üçte bir de vasiyet yolu ile başkasına bırakılırsa, altıda bir artar. Bu kalanın yine kıza döneceği anlaşılmaktadır.
Şâfiî ve Mâlikîlere göre, asabe yoksa, ashâbül ferâizden kalan beytülmâl’e gider. Bu görüş, Zeyd b. Sâbit (ö. 45/665)’e dayanır (el-Mevsilî, a.g.e., V, 99). Bu mezheplere göre, Allah, ashâbül-ferâizin hisselerini açık naslarla belirlemiştir. Buna herhangi bir ilâve yapmak caiz değildir. Aksi halde şu ayete muhalefet edilmiş olur: Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder, Allah’ın sınırlarını çiğneyip geçerse, onu da içinde devamlı kalmak üzere ateşe koyar” (en-Nisâ, 4/14). Ancak sonraki bazı Şâfiî ve Mâliki âlimleri, “Beytülmâl düzenli olmaz, israf ve zulüm bulunursa, ashâbül-ferâiz red yoluyla mirasçı olur. Bundan sağ kalan eş müstesnâdır” demişlerdir.
Red’le ilgili örnekler: Ölen kimsenin yalnız iki kızı mirasçı olsa, ashâbül-ferâiz sıfatıyla üçte ikiyi eşit olarak paylaşırlar. Kalan bir hisseyi de red yoluyla yine eşit olarak alırlar. Sonuçta, tüm mirası eşit paylaşmış olurlar. Ölenin kızı ve annesi mirasçı olsa; kız yarım, anne altıda bir alır. Altı ortak payda üzerinden kız üç, anne bir hisse alır. İki hisse artar. Kalanı alacak asabe kabilinden hısım bulunmadığı için, hisseler toplamı olan dört, ortak payda kabul edilerek, artan hisse mirasçılara hisseleri oranında red yoluyla yansıtılmış olur.
Mirasçılar arasında eş varsa, ona red yoluyla miras verilemeyeceği için, bu işlem diğer mirasçılar arasında gerçekleştirilir. Meselâ; ölenin kocası ve iki kızı mirasçı olsa, koca dörtte bir, kızlar üçte iki alır. On iki ortak payda üzerinden bir hisse artar. Sonuçta, eşten kalanın tümü iki kıza intikal edeceği için, sekiz ortak payda üzerinden iki hisse koca, üçer hisse de kızlar alır (el Mevsılî, a.g.e., V, 99; ez-Zühaylî el-Fıkhul-İslâmi ve Edilletüh, Dimaşk 1985, VIII, 361, 362; İbn Rüşd, Bidâyetul-Müctehid, II, 355 vd. ; el-Cürcânî, a.g.e., s. 81; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s. 508-514).
Hamdi DÖNDÜREN