MÜZDELİFE
Mekke’de, Arafat ile Mina arasında bulunan ve Hac’da Arafat’tan sonra vakfe yapılan yer. Müzdelife kelimesi, “yaklaşmak, yakınlaşmak” anlamındaki Arapca “zelefe” kökünden türetilmiş olup, “yaklaşılan, yakınlaşılan yer” anlamında, iftial babından ism-i mekân kalıbındadır. Ayrıca burası, “toplanma, bir araya gelme” anlamında cem adıyla da anılmaktadır. Burasının bu adlarla adlandırılması değişik şekillerde yorumlanmıştır. Hz. Adem (a.s.), Hz. Havva ile burada buluşmuş ve birbirine yaklaşmışlardı. Katade’den yapılan bir rivayette ise, akşam ile yatsı namazının bir arada kılınmasından dolayı Cem’ adı verildiği söylenmektedir (İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bâri, Mısır 1959, IV, 270). Yine, insanların burada toplanarak vakfe ile Allah Teâlâ’ya yaklaştıkları Hac esnasında insanların bir araya gelip toplanmaları yahut Mina’ya yaklaşmış olmaları veya buranın Allah Teâlâ’ya yaklaşılan bir yer olarak telakki edilmesi vb. sebeblerden dolayı bu adı almıştır (a.g.e., aynı yer). Bakara Sûresinin yüz doksan sekizinci ayetine istinaden buraya, Meş’aru’l-Haram da denilmektedir (Muhammed İbn Kudame, el-Muğnî, Mısır (t.y.), III, 421).
Müzdelife, Mina ile Arafat arasında Mina’ya üç mil mesafede bir yerde bulunmaktadır. Burası, Arafat’tan Müzdelife’ye doğru gidilirken Arafat’ın iki geçidinden geçtikten sonra Muhassır vadisine kadar olan kısmın adıdır (Ebu İshak el-Harbî, Taberî, Tefsîr, Mısır 1968, II, 287; Kitâbu’l-Menâsik, Riyad 1969, 508).
Arafât’ta vakfe, güneş battıktan sonra biter. Bunun peşinden, Müzdelife’ye gelinir. Akşam ile yatsı namazı, yatsı vaktinden sonra burada ikisi bir arada kılınır. İki namaz için tek bir ezan ve iki kamet getirilir.
Müzdelife’de vakfe, Haccın erkanındandır. Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurulmaktadır: “Arafat’tan geri döndüğünüz zaman Meşâr-ı Haram’da Allah’ı zikredin; O sizi hidayete erdirdiği gibi O’nu zikredin” (el-Bakara, 2/198). Meş’aru’l-Haram, Arafât dönüşünde Akşam ile yatsının bir arada kılındığı ve vakfenin yapıldığı yerdir. Burası, iki Müzdelife dağı arasında kalan yer olup, Arafât geçidinden başlar ve Muhassır’da son bulur. Arafât geçidi buna dahil değildir (Taberî, aynı yer).
Müzdelifenin her yerinde vakfe yapılabilir. Ancak efdal olan Kuzah tepesinin yanında vakfe yapmaktır. Hac emiri, bu tepenin yanında vakfe yapar (Alûsî, Ruhu’l-Meani, Kahire (ty), II, 88).
İmkân bulabilen kimse vakfesini Kuzah tepesinin üzerine çıkarak yapar ve Allah Teâla’yı zikreder, duada bulunur ve bunu içtenlikle yapmaya gayret gösterir. Câbir(r.a.)’dan rivayet edilen bir hadiste, Rasulullah (s.a.s.)’ın, Meş’aru’l-Haram’a (Kuzah tepesi) yaklaştığı ve üzerine çıkıp Allah Teâlâ’ya duada bulunduğu, tehlil, tekbir ve kelime-i tevhid getirdiği rivayet edilmektedir (İbn Kudâme, III, 421).
Allah Teâlâ tarafından Meş’aru’l-Haram olarak vasıflandırılan Müzdelife’de namazlar kılınır, vakfe yapılır, ibadet kasdıyla, Haccın menâsikinden olarak orada gecelenir ve Allah Teâlâ çokça zikredilerek, dua ve niyazda bulunulur.
Üsame b. Zeyd(r.a.)’dan rivayet edilen bir hadiste, Rasulullah (s.a.s.)’ın Arafat’tan Müzdelife’ye gelirken ne şekilde hareket ettiği şöyle anlatılır: “Rasulullah (s.a.s.), Arafat’tan hareket edip Şi’be geldiğinde bineğinden inerek küçük abdest bozdu. Sonra itinalı bir şekilde abdest aldı. Ben kedisine; “Namaza buyurun” dedim. O: “Namaz ilerdedir” diyerek, bineğine bindi. Müzdelife’ye gelince, bineğinden inerek bu sefer mükemmel bir abdest aldı, sonra namaz için kamet getirildi ve akşam ile yatsı namazı bir arada kılındı. İkisi arasında başka bir şey kılmadı”(Buhari, Hac, 95; Müslim, Hac, 47).
Müzdelife’de vakfe ve akşam ile yatsı namazlarının burada bir arada kılınması, Hanefilerce vacib kabul edilmiştir. Fecre kadar Müzdelife’de bulunmak ise sünnettir. Vakfeyi, fecirden güneşin doğuşuna kadar olan zaman diliminde yapmak vaciptir (İbn Abidin, İstanbul 1984, II, 511). Kadınlar, hastalık veya sıkışıklıktan kurtulmak gibi bir özürden dolayı Müzdelife’de vakfeyi kısa yapmalarından dolayı bir sorumluluk altına girmezler (İbn Abidin, aynı yer).
Müzdelife’de vakfeyi terkeden kimseye kurban kesmek vacib olur. Selef ulemasından bir kısmının görüşü böyledir (el-Muğni, III, 421). Ancak, Alkame, Nehaî ve Şa’bî, Müzdelife vakfesini Haccın farzlarından saydıkları için, burada vakfeyi kaçıran kimsenin haccının ifsad olacağını söylemişlerdir (a.g.e., aynı yer). Taberî de aynı görüştedir (Taberi, a.g.e., II, 287).
Sünnet olan, vakfeye zaman kalması için sabah namazını ilk vaktinde kılmaktır. Rasulullah (s.a.s.) fecrin hemen peşinden namazını kılmıştır (İbn Kudame, a.g.e., III, 420). Ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfede bulunmak sünnettir. Bu Şafiî ve re’y ehlinin kabul ettiği görüştür. İmam Malik’e göre sünnet olan, ortalık iyice aydınlanmadan önce Müzdelife’den hareket etmektir (a.g.e., III, 423).
Müzdelife’den yola çıkılıp, Müzdelife ile Mina arasındaki Muhassır vadisinin ortasına gelindiğinde, yürüyerek gidenler biraz hızlanırlar, bineklerle gidenler de normal şekilde yürüyen hayvanlarını biraz daha hızlandırırlar. Rasulullah (s.a.s.) böyle hareket etmiştir. Hz. Ömer (r.a.)’ında böyle hareket ettiği rivayet edilmektedir (a.g.e., III, 424).
Ömer TELLİOĞLU