Her 8 kadından 1’i hayatının bir döneminde meme kanseri ile karşı karşıya kalıyor. Meme kanseri daha çok menopoz sonrası kadınlarda görülen bir hastalık olsa da, erkeklerde ve genç yaşlardaki kadınlarda da görülebiliyor. Erken dönemde teşhis edilen meme kanserlerinde meme dokusunun tamamının kaybedilmemesi için, cerrahi ve ışın tedavisi bir arada kullanıyor. Memorial Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Erhan Reis, “Meme Kanseri Farkındalık Ayı”nda meme kanseri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Meme kanserlerinin büyük bir kısmı süt kanallarında gelişiyor
Meme kanseri gelişen hastaların çoğunda neden tam olarak bilinmese de, kanser gelişim riskini artıran bazı faktörler vardır. Meme kanserlerinin %80’i süt kanallarında gelişmektedir. Bu nedenle yoğun meme yapısı başlıca risk faktörlerindendir. Bunun yanı sıra; kadın cinsiyet, ileri yaş, ailede genç yaşta meme kanseri görülmesi, erken adet görmek, menopoza geç girmek, ilk doğumu geç yaşta yapmak, uzun süreli hormon tedavisi almak, daha önce göğüs bölgesine ışın tedavisi almak, üreyebilen bazı meme hastalıkları ve genetik bozukluklar meme kanseri gelişimi için diğer risk faktörleri arasında sıralanabilir. Bu nedenle hastalığı daha başlangıçta yakalamak için 20’li yaşlardan itibaren kendi kendini meme muayenesi, 40 yaşın başından itibaren ise tarama mamografisi ile kontroller yapılmalıdır. Gerek duyulduğu takdirde ultrasonografi ve meme MR incelemesi de yapılabilir.
Kendi kendine meme muayenesi sırasında kitle fark ettiyseniz…
Erken evre meme kanserlerinde tümör, genellikle 5 santimden küçüktür ve koltuk altına tutulmamış ya da sınırlı ölçüde tutulmuştur. 5 santimden büyük bazı tümörler de bu gruba girebilmektedir. Tümör tarama sırasında görüntüleme yöntemleriyle fark edilebildiği gibi, muayenede de fark edilebilir. Hastalar sıklıkla kendi kendine muayene sırasında kitle hissedilmesi ya da memede çekinti şikayetleriyle doktora başvururlar. Bazen meme başında içeri çökme ve akıntı ya da sadece koltuk altında beze gibi yakınmalar da görülebilmektedir. Hasta, doktora hangi belirtiyle giderse gitsin şüphelenilen lezyonun mutlaka biyopsi ile değerlendirilmesi gerekir.
Memenin tamamının alınmasına gerek kalmıyor
Erken evre meme kanserlerinde tedavinin temeli cerrahidir. Bu hastaların tedavisinde memenin tümünün alınması ile memenin bir kısmının alınıp ek olarak ışın tedavisi uygulanması arasında bir fark yoktur. Bu işlem yapılırken ameliyat sınırlarında güvenli alan sağlanamazsa memenin tümü alınabilir. Aksi durumda tercih edilen yöntem, memenin tümör olan kısmının alınıp estetik olarak yeterli meme dokusunun geride bırakılmasıdır. Cerrahi işlem sırasında hastanın daha sonra uygun ışın tedavisi alabilmesi için tümör yatağı küçük metal kliplerle işaretlenmelidir. Günümüzde hastaların çok büyük çoğunluğuna “onkoplastik cerrahi” olarak adlandırılan tekniklerle meme koruyucu cerrahi uygulanabilmektedir.
Her iki memenin aynı anda alınması önerilmiyor
Daha önce göğüs duvarına ışın almış hastalarda, bazı cilt- bağ-destek doku hastalıkları olan kişilerde, 5 santimden büyük tümörü olanlarda, çok odaklı tümörlerde, ameliyat sırasında yaygın cerrahi sınır pozitifliği olan hastalarda ve geride estetik olarak uygun bir meme dokusunun kalmayacağı düşünülen vakalarda meme koruyucu cerrahi çok uygun olmayabilir. Meme cerrahisi uygulanan hastalarda diğer memenin de aynı zamanda alınması özel durumlar dışında önerilmez. Ancak 35 yaş altı meme kanserli hastalarda ve BRCA1/2 gen mutasyonu olan vakalarda risk azaltıcı tedbirler düşünülmelidir.
Yeniden meme oluşturma işleminin zamanlaması iyi planlanmalı
Özellikle tüm meme dokusunun alındığı durumlarda, aynı seansta veya daha sonra yeniden meme oluşturulabilir. Bu amaçla silikon gibi sentetik materyaller kullanılabileceği gibi sırt ve karın kaslarından da faydalanılabilir. Yeniden meme oluşturma işleminin zamanlaması için, ameliyattan önce hastalıkla ilgili risk faktörleri, ışın tedavisinin gerekliliği gibi birçok durum göz önüne alınarak planlama yapılmalıdır. Tümörün ve hastanın özelliklerine göre meme başı veya meme derisi korunarak da yapılabilen meme ameliyatları vardır. Bu tarz ameliyatlar daha çok meme kanserine karşı koruyucu amaçlıdır.
Meme kanseri tedavisinde önemli yenilik: Cerrahi ve ışınlamanın birlikte uygulanması tedavi süresini kısaltıyor
Ameliyat sonrası tüm memenin ışınlanması hastalığın o bölgede tekrarlama riskini azalttığı gibi yaşam süresini de uzatır. Meme koruyucu cerrahi yapılan hastaların ek olarak mutlaka ışın tedavisi alması gerekir. Tüm memesi alınmış hastalarda ise ışın tedavisine karar vermek için tümörün boyutları ve koltuk altı lenf bezlerinin tutulumuna bakılmalıdır. Bunun yanı sıra hastanın yaşı, tümörün patolojik özellikleri, ameliyat sonu cerrahi sınırların durumuna göre de ışın tedavisinde değişik ayarlamalar yapılmaktadır. Son yıllarda ameliyat sırasında ışın tedavisi de uygulanması giderek önem kazanan bir yöntem olmaya başlamıştır. Bu yöntemde özel ışın cihazları kullanılarak meme koruyucu ameliyat sırasında memenin ışınlaması da yapılmaktadır. Bu uygulama hem estetik bir görünümün iyi olmasını, hem de normal ışın tedavisi için harcanan en az 1 aylık süreden tasarruf edilmesini sağlamaktadır. İşlem sayesinde hastanın ameliyat ve ışın tedavisi yaklaşık 1 saatlik sürede sona ermektedir. Bu tedavi yöntemi daha çok 50 yaş üzeri ve tümör çapı 2 santimden küçük olan hastalara uygulanmaktadır.
Hastalar ameliyat sonrası yılda belirli aralıklarla doktor kontrolüne gitmelidir. Özellikle ameliyat edilen taraftaki kol, hareket ve şişlik açısından değerlendirilmeli, yılda bir kez mamografi çekilmeli, hormon tedavisi alan hastalar yılda bir kadın hastalıkları ve doğum tarafından görülmelidir. Düzenli egzersiz yapılmalı, vücut ağırlığı normal sınırlarda tutulmalıdır.