Hicret’in dokuzuncu yılı İslamın Arabistan yarım adasında büyük bir hızla yayıldığı yıldır. Her taraftan dalga dalga insanlar Medine”ye gelerek Hz. Peygambere biat ederken, diğer taraftan Müslüman olmuş kabilelerin her türlü işlerini düzenlemek için etrafa bu konuda görevliler ve valiler gönderiliyordu. Ancak, parlayan İslam güneşinin parıltısını çekemeyen devletler de vardı. Onlardan biri de o zamanın en güçlü devletleri arasında yer alan Bizans’tı. Bizans”ın başında bulunan Heraklius İslamın bu şekilde yayılmasından rahatsızlık duyduğu için, Müslümanları ortadan kaldırmak, yada en azından onlara bir darbe vurmak arzusundaydı. Bunun için o bölgedeki Hıristiyan olan Araplardan da destek alarak çok büyük bir ordu hazırlamaya başlamıştı. Bu durumdan haberdar olan Hz. Peygamber de hemen Müslümanlardan sefere çıkmak için hazırlıklara başlamalarını istemişti. Müslümanlar da çok güç şartlarda hazırlık yapmaya başlamış ve münafıkların dışında herkes gücü oranında katkıda bulunmuştu. Öyle ki, imkanı olan bazı sahabeler bu sefer için yüzlerce askere yetecek kadar mal bağışlarken, imkanı olmayan bazı sahabeler ise bir gün çalışmalarına karşılık kazanmış oldukları bir avuç hurma bağışlamışlardı. Böylece Müslümanlar bu zor şartlar altında 30 bin kişilik bir ordu hazırlayarak Hz. Peygamber önderliğinde Tebük denilen yere doğru yola çıkmıştı. İşte bu yolculuk ile Tebük seferi başlamış oluyordu. Ancak gerek bu sefer sırasında gerekse bu seferden sonra İslam tarihinde önemli yeri olan birçok hadise olmuştu. Bunlardan bir kaçı şöyledir;
1. Nasıl ki Bedir savaşı iman ile küfrün birbirinden ayrıldığı bir gün idiyse, Tebük’te müminler ile münafıkların birbirinden ayrıldığı gündür. Qünkü müminler her türlü zorluğa rağmen bu sefere çıkarken, münafıklar ise çok basit bahanelerle bu seferden uzak durmuşlardı. Bu konuyla ilgili birçok ayet de nazil olmuştur. (Tevbe 45-49-81)
2. Tebük seferi sırasında ordunun kalabalık olmasından dolayı baş gösteren yiyecek sıkıntısı Hz. Peygamberin Allah”ın izniyle göstermiş olduğu büyük mucizelerle ortadan kalkmıştı.
3. Müslümanlar Tebük’te iken bazı kabileler Hz. Peygambere gelerek İslam devletine vergi vermek üzere antlaşma yapmışlardı.
4. Münafıkların dışında sebebsiz olarak bu sefere katılmayan üç sahabe (Hz. Kab bin Malik, Hz. Mürare bin Rebi ve Hz. Hilal bin Ümeyye) vardı. Bunlar Hz. Peygambere gelerek imanlarından ötürü hiçbir mazeret göstermeyerek doğruyu söylemişlerdi. Hiç bir mazeretleri olmadan bu sefere katılmadıklarından dolayı onlarla konuşmamak gibi bir takım boykotlar uygulanmıştı. Ancak 50 gün süren bu boykot, Allah’u Teala’nın onlar hakkında indirdiği ayetlerle son bulmuştu. (Tevbe 118)
5. Tebük seferinden önce münafıklar daha fazla fitne ve fesat çıkarabilmek için bir mescid inşa etmişler ve Kur-an’ı Kerim’de Mescid-i Dırar (Zarar Mescidi) olarak adlandırılan bu mescide namaz kıldırmak üzere Hz. Peygamberi oraya çağırmışlardı. Hz. Peygamberde onlara seferden sonra gelebileceğini söyleyerek sefere çıkmıştı. Ancak sefer dönüşü Allah’u Teala ayetle (Tevbe 107-110) Hz. Peygamberi uyararak onların ard niyetini bildirmiş ve onu Mescid-i Dırara gitmekten men etmişti. Bunun üzerine Hz. Peygamberde sahabelere; “Şu halkı zalim olan mescide gidiniz. Onu yıkınız, yakınız.“ diye emir vererek o mescidi ortadan kaldırmıştı. Bu şekilde münafıklar büyük bir darbe daha alarak rezil bir duruma düşmüşlerdi.