Biz Resulullah (sav) ile birlikte gazveye çıkmıştık. Beraberimizde kadın yoktu. “Husyelerimizi aldırmayalım mı?” diye sorduk. Bizi bundan yasakladı, sonra da muvakkat istifade hususunda bize ruhsat tanıdı. Herhangi birimiz, bir elbise mukabilinde kadınla, bir müddet için nikah yapıyorduk.”
Ravi: İbnu Mes’ud
Kaynak: Buhari, Tefsir, Maide 9, Nikah 6, 8; Müslim, Nikah 38, (1404)
Resulullah (sav) Evtas Gazvesi yılında mut’aya ruhsat verdi, sonra da onu yasakladı.
Ravi: Seleme İbnu’l-Ekva
Kaynak: Buhari, Nikah 31 (ta’lik olarak); Müslim, Nikah 18, (1405)
İslam’ın evvelinde mut’a vardı. Kişi, hakkında bilgisi olmayan (tanımadığı) bir beldeye gelince, oradan yerli bir kadınla, orada kalacağını tahmin ettiği müddet miktarınca nikah yapardı. Kadın, böylece onun eşyasını muhafaza eder, gerekli işlerini görürdü. Bu hal: “Onlar namuslarını korurlar. Ancak “hanımlarına” ve “cariyelerine” karşı müstesna, bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar” (Mü’minun 6) mealindeki ayet nazil oluncaya kadar devam etti. (Bu ayet gelince mut’a haram ilan edildi.)” İbnu Abbas (ra) der ki: “Bu ikisi dışındaki bütün fercler (cinsi tatmin yolları) haramdır.”
Ravi: İbnu Abbas
Kaynak: Tirmizi, Nikah 28, (1122)
Hz. Ali, İbnu Abbas (ra)’a dedi ki: “Resulullah (sav) Hayber Gazvesi günü, kadınlarla mut’ayı, ehli eşek etlerinin yenmesini haram kıldı.”
Ravi: Muhammed İbnu’l-Hanefiyye
Kaynak: Buhari, Megazi 38, Nikah 31, Zebaih 28, Hiyel 3; Müslim, Nikah 29, (1407); Muvatta, Nikah 41, (2, 54
Resulullah (sav) ve Hz. Ebu Bekr (ra) zamanında bir avuç hurma ve un mukabilinde birkaç gün boyu devam eden mut’a nikahı yapardık. Bu hal, Hz. Ömer (ra)’in Amr İbnu Hureys hadisesi vesilesiyle mut’ayı yasaklamasına kadar devam etti.
Ravi: Cabir
Kaynak: Müslim, Nikah 16, (1405)
Resulullah (sav) sigar nikahını yasakladı. Bu, kişinin kızını veya kızkardeşini, karşılığında kızını veya kızkardeşini almak üzere bir erkeğe vermesi, aralarında mehir ödemeyi kaldırmalarıdır.
Ravi: İbnu Ömer
Kaynak: Buhari, Nikah 28, Hiyel 3; Müslim, Nikah 57, (1415); Muvatta, Nikah 24, (2, 535); Ebu Davud, Nikah 1
Hz. Aişe (ra) bana anlattı ki: Cahiliye devrinde dört çeşit nikah mevcuttu: Bunlardan biri, bugün (dinimizin meşru kıldığı ve) herkesçe tatbik edilen nikahtır: Kişi kişiden kızını veya velisi bulunduğu kızı ister, mehrini verir, sonra onunla evlenir. Diğer bir nikah çeşidi şöyleydi: Kişi, hanımı hayızdan temizlenince; “Falancaya git, ondan hamilelik talep et” der ve hanımını ona gönderirdi. Kadının o yabancı erkekten hamile kaldığı anlaşılıncaya kadar, kocası ondan uzak durur, temasta bulunmazdı. O adamdan hamileliği açıklık kazanınca, zevcesi dilerse onunla zevciyat muamelelerine başlardı. Bu nikah çeşidine asaletli bir evlat elde etmek için başvurulurdu. İşte bu nikaha nikahu’l-istihza denirdi. Diğer bir nikah çeşidi şöyleydi: On kişiden az bir grup toplanır, bir kadının yanına girerler ve hepsi de ona temasta bulunurdu. Kadın hamile kalıp doğum yaparsa, doğumdan birkaç gün sonra, kadın onlara haber salar, hepsini çağırırdı. Hiçbiri bu davete icabet etmekten kaçınamaz, kadının yanına gelirdi. Kadın onlara: “Hadisenizi hatırlamış olmalısınız. İşte şimdi doğum yaptım. Ey falan çocuk senindir” der, çocuğu bunlardan dilediğine nisbet ederdi. Adamın buna itiraz etmeye hakkı yoktu. Diğer dördüncü nikah çeşidi şöyleydi: Çok sayıda insan toplanıp bir kadının yanına girerlerdi. Kadın gelenlerden hiçbirine itiraz edemezdi. Bu kadınlar fahişe idi. Kapılarının üzerine bayraklar dikerlerdi. Bu kadınlarla temas arzu eden herkes bunların yanına girebilirdı. Bunlardan biri hamile kaldığı takdirde, çocuğunu doğurduğu zaman, o adamlar kadının yanında toplanırlar ve kaifler çağırırlardı. Kaifler bu çocuğun, onlardan hangisine ait olduğunu söylerse nesebini ona dahil ederlerdi. Çocuk da ona nisbet edilir, onun çocuğu diye çağrılırdı. O kimse bunu reddedemezdi. Muhammed (sav) hak ile gönderilince, bütün cahiliye nikahlarını yasakladı, sadece insanların bugün tatbik etmekte olduğu nikahı bıraktı.
Ravi: Urve
Kaynak: Buhari, Nikah 36; Ebu Davud, Talak 33, (3272)