Tebük Seferi kimlere karşı yapılmıştır ve Tebük Seferi kaç yılında oldu? Tebük Seferine katılmayan sahabiler kimlerdir? İşte Tebük Seferi, Dırar Mescidi Ve İslâmî Hac hakkında bilgi.
Tebük seferi; Hz. Peygamber’in Hicretin dokuzuncu yılı, Recep Ayında Şam’da toplanan kırkbin kişilik Bizans ordusuna karşı çarpışmak üzere Medine’den Tebük’e kadar sevkettiği en son ve en güçlü askerî harekettir.
Tebük nerede sorusuna gelince; Tebük, Medine ile Şam arasındaki yolun tam ortasında, her iki şehre de eşit uzaklıkta bulunan bir yerin adıdır. Medine’den 14 durak uzaklıktadır.
Mûte savaşından sonra Bizans imparatoru Arabistan’a saldırmaya karar vermişti. Suriye’de, Bizanslıların idaresi altında hüküm süren Gassân kabilesi hıristiyan dininde olduğundan Bizans İmparatoru bu kabileyi Medine’ye saldırmakla görevlendirdi, iç3q4f bşte bu yüzden Gassân kabilesinin Medine’ye saldırmak üzere olduğu herkesin dilindeydi. Hz. Peygamberin îylâ olayında, Utbân b. Mâlik ansızın gelip Hz. Ömer’e: “Kıyamet koptu” dediğinde Hz. Ömer’in: “Hayrola, Gassânîler mi geldi?” demesinin sebebi buydu.
Suriye’nin Nabatî tüccarları Medine’ye zeytinyağı getirip satarlardı. Bunlar Bizanslıların, Suriye’de büyük bir ordu topladığını ve askerlere aylıklarının bir yıllık tutarını dağıttıklarını, Lahm, Cüzzam ve Gassân kabilelerinin bu orduya katıldıklarını ve öncü birliğinin Belkâ’ya kadar geldiğini haber verdiler. el-Mevâhibu’l-Ledünniyye, Taberf den şu rivayeti nakletmiştir: “Arap hıristiyanları, Heraklius’a: ‘Muhammed ölmüştür, Araplar ise şiddetli bir kıtlığa yakalandıkları için açlıktan kırılmaktadırlar’ diye mektup yazdılar. Bunun üzerine Heraklius 40.000 asker gönderdi.”
Bunlar olurken bütün Arabistan’da haberler yayıldı. Deliller o kadar kuvvetliydi ki yanlış olma ihtimali yoktu. O yüzden Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesel-lem ordu hazırlanmasını emretti. Müthiş bir kıtlık ve şiddetli sıcak hakimdi. Bu olumsuzluklardan dolayı insanların evlerinden ayrılmaları son derece zordu. Zahirde kendilerini müslüman gösteren münafıkların yüzündeki perde kalkmıştı. Kendileri gitmemek için bahaneler uydururken, başkalarını da bu sefere katılmaktan menediyorlardı ve: “Sıcakta dışarı çıkmayın” (Tevbe, 9/81) diyorlardı.
Süveylim diye bir yahudi vardı. Münafıklar evinde toplanır, insanları sefere katılmaktan alıkoymak için çare ararlardı.
Bizanslılar’ın saldın endişesi olduğundan Hz. Peygamber, bütün Arap kabilelerinden askeri ve mali yardım istedi. Sahabe-i kiramdan Osman (ra) 200 okka gümüşle 200 deve verdi. Bir çok şahabı büyük miktarda para getirip verdiler. Yine de birçok müslüman bu sefere katılacak para ve imkânları olmadığından geride kalmış, sefere katılamamışlardı. Bunlar Hz. Peygamber’in huzuruna geliyor, katılamadıklarından dert yanıyor, içten gelerek öyle ağlıyorlardı ki, Hz. Peygamber onlara acıyordu. Buna rağmen bu sefere katılabilmeleri için hiç bir imkân sağlanamadı. Tevbe sûresinin şu âyetleri onlar hakkında inmişti:
“Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: ‘Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum’ deyince, harcayacak bir şey bulamadıkları için üzüntüden ağlayarak dönen kimselere de sorumluluk yoktur.” (Tevbe, 9/92)
Medine’den ayrılırken Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in bir sahabîyi şehre valisi tayin etmesi âdetti. Bu savaşta, diğer savaşların aksine mübarek eşlerinden hiçbirini yanına almadı. Aile fertlerini koruması için yakın birini bırakması gerekliydi. Bu görev Hz. Ali’ye verildi, ama Ali: “Siz beni kadınlar ve çocuklar arasında bırakıp gidiyorsunuz” diye şikayet edince Hz. Peygamber: “Sen bana göre Harun’un (as) Musa’ya (as) olduğu gibi olmak istemez misin?” buyurdu. Kısacası 30.000 askerle Medine’den çıktı. Bunlar arasında 10.000’i süvariydi. Yol boyunca, Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan ibretli yerler geçildi. Semud kavminin toprakları, evleri ve yurtları görüldü. Bunlar dağlara oyulmuş, kayalar arasına yapılmış meskenlerdi. Bunlara ilâhî azap indiğinden ve büyük semavî afetler gediğinden Hz. Peygamber, hiç kimsenin burada oyalanmamasını, su içmemesini ve hiç bir şey yapmamasını emretti.
Tebük’e ulaştıklarında, Bizans ordusunun saldırmak üzere olduğu hakkında daha önce aldıkları haberlerin doğru olmadığı anlaşıldı. Ama tamamen asılsız da değildi. Gassân kabilesinin lideri, Araplarla anlaşmalar yaptıktan sonra böyle bir saldırı hazırlığı içindeydi. Sahîh-i Buhârfnin Tebük savaşı bahsinde, Ka’b b. Mâ-lik’in (ra) olayı şöyle anlatılmaktadır: “Suriye’den bir haberci geldi ve Ka’b’a, Gassân kabilesinin liderinin bir mektubunu verdi. Bu mektupta: “Muhammed’in sana değer vermediğini, sânına uygun davranmadığını duydum. Yanıma gel, ben senin sânına uygun davranacağım” diye yazıyordu. Ka’b (ra) her ne kadar Hz. Peygam-ber’in tenkidine ve kendisiyle ilişkisini kesmesine maruz kalmışsa da bu mektubu okuduktan sonra ateşte yaktı.”
Hz. Peygamber Tebük’e ulaştıktan sonra yirmi gün kadar burada kaldı. Yuhan-na adındaki Eyle bölgesi lideri Hz. Peygamber’in huzuruna gelerek cizye vermeyi kabul etti. Beyaz bir katırı da hediye olarak takdim etti. Buna karşılık Hz. Peygamber ona mübarek hırkasını hediye etti. Cerbâ ve Ezruh kabilelerinin hıristiyanları da gelip cizye vermeye razı olduklarını belirttiler. Şam’a beş durak mesafede olan Devmetu’l-Cendel adlı bölgede Ükeydir adında bir Arap lider vardı. Bizans İmparatorunun etkisi altındaydı. Hz. Peygamber, Hz. Hâlid’i 420 kişiyle birlikte onunla savaşmak üzere gönderdi. Hâlid (ra) onu esir etti ve bizzat Medine’ye Hz. Peygamberdin huzuruna gelerek barış şartlarını görüşmek şartıyla serbest bıraktı. Nitekim, kardeşiyle birlikte Medine’ye geldi, Resûlllah da ona güvence verdi.
Hz. Peygamber Tebük’ten dönüp de Medine’ye yaklaşınca bütün insanlar hasretle karşılamaya çıktılar. O derecede ki, Resûlullah’ın eşleri bile heyecana gelip evlerinden çıktılar. Kadmlar ve kız çocukları Hz. Peygamber’in geldiği yöne doğru karşılamaya gidiyor ve şu şiiri şarkı halinde terennüm ediyorlardı:
“Veda tepelerinin arkasından bize ayın ondördü gibi Hz. Peygamber doğup geldi.
Dünya’da bir Allah’a İbadet eden bulunduğu sürece bizim için Allah’a şükretmek farz oldu.”
Dırar Mescidi
Münafıklar her fırsatta müslümanlar arasına fitne sokmaya, aralarını açarak birbirine düşürmeye çalışıyorlardı. Bir süreden beri Kubâ mescidinin yıkıntıları üzerine yaşlılıktan, zayıflıktan veya herhangi bir sebepten dolayı Peygamber mescidine gidemeyen insanların buraya gelip namazlarını kılmaları bahanesiyle başka bir mescid yapmayı düşünüyorlardı. Medineli Evs ve Hazrec kabilesinden oluşan en-sârdan Ebu Amir hıristiyan olmuştu. Münafıklara şöyle dedi: “Siz hazırlıklarınızı yapın. Ben Bizans imparatoruna gidiyorum, oradan asker getirerek bu memleketten İslâm’ı silip süpüreceğiz” dedi.
Resûlullah, Tebük’e gideceği sırada münafıklar kendisine gelip: “Biz, hastaların, özürlü kişilerin namaz kılmak için uzak mesafelere gidememelerinden dolayı ayrı bir mescid yaptık. Buraya gelerek bir vakit namaz kıldırın da mescidimiz hayırlı, mübarek olsun” dediler. Hz. Peygamber ise: “Şimdi uzun bir sefere çıkıyorum, gelemem” buyurdu. Hz. Peygamber Tebük’ten geri döndüğünde Mâlik (ra) ile Ma’n b. Adiyy’e (ra) emir vererek: “Gidin, mescidi ateşe verin!” buyurdu. O mescid hakkında şu âyetler nâzü olmuştu:
“Münafıklar arasında bir de mü’minlere zarar vermek, hakkı inkâr etmek, mü’minlerin araşma ayrılık sokmak ve daha önce Allah’a ve Resûlü’ne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: Bununla iyilikten başka bir şey istemedik, diye yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.
Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takva üzerine kurulan mescid, Küba mescidi içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.” (Tevbe, 9/107-108) [328]
İslam Haccı Ve Genel Af
Mekke Hicretin 8. yılda fethedildi. Ama ülkede tam bir güven ve huzur sağlanamadığından o yıl da hac eskiden olduğu gibi müşriklerin gözetimi altında ifa edildi. Müslümanlar, Mekke valisi tayin edilen Abbas b. Üseyd (ra) ile birlikte Hac görevini yerine getirdiler. Ancak Hicrî 9. yılda Kabe küfür ve şirkin karanlıklarından aydınlığa çıkarak ilk defa ibrahim Peygamberin yaptığı gibi ibadet merkezi haline geldi.
Tebük savaşından geri döndükten sonra, Hicrî 9. yılın Zilkade veya Zilhicce ayında Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem üçyüz müslümandan oluşan bir kafileyi, hac için Medine-i Münevvere’den gönderdi. Bu kafilede topluluğun başkanı Ebu Bekir (ra), islâm’ın sözcüsü Hz. Ah” (ra), Sa’d b. Ebu Vakkas, Câbir (ra), Ebu Hureyre (ra)[329] ve diğer rehberler ve muallimler bulunuyordu. Hz. Peygamber tarafından verilmiş olan yirmi kurbanlık deve de yanlarındaydı.
Kur’ân-ı Kerim bu hacca Hacc-ı Ekber’ demektedir. Çünkü hac ilk defa Hz. ibrahim’in (as) sünnetine uygun bir şekilde ifae edildi. Bu haccın amacı; Halil ibrahim evinde, cahiliye döneminin bittiğinin ve islâm idaresinin başladığının ilan edilmesi, haccın şartlarının ve merhalelerinin öğretilmesi, cahiliye dönemi merasim ve adetlerinin ortadan kaldırılmasıydı.
Hz. Ebu Bekir haccın merhalelerini ve şartlarını insanlara öğretti. Kurban kesme günü hutbe okudu. Bu hutbede haccm şartlarını ve kaidelerini anlattı. Daha sonra Hz. Ali (ra) ayağa kalktı. Tevbe sûresinin kırkma ayetini okuyarak insanlara duyurdu ve o günden sonra hiç bir müşriğin Kabe’ye giremeyeceğini, hiç kimsenin çıplak hac yapamayacağım ve müşriklerle yapılan bütün sözleşmelerin, müşrikler sözlerinde durmadıklarından bugünden itibaren dört ay sonra bitmiş olacağını İlan etti. Ebu Hureyre ve diğerleri boğazları yırtılırcasına yüksek seslerle bu ilam bağıra bağıra insanlara duyurmak için tekrarladılar.
Allah Teâlâ’nın bu ilanı emrettiği Tevbe sûresinin ilk âyetleri şunlardır:
“Allah ve Resûlü’nden kendileriyle anlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtardır.
-Ey müşrikler!- Yeryüzünde dört ay daha dolaşın, iyi bilin ki siz Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz; Allah ise kâfirleri rezil edecektir.
Hacc-ı Ekber -en büyük hac- gününde Allah ve Resûlü’nden insanlara bir bildiridir: Allah ve Resulü müşriklerden bendir. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki, gerçekten Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz. -Ey Muhammedi- o kâfirlere elem verici bir azabı müjdele.
Ancak kendileriyle anlaşma yaptığınız müşriklerden -anlaşma şartlarına uyan-hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar -bu hükmün- dışındadır. Onların anlaşmalarını, süreleri bitinceye tamamlayınız. Allah -haksızlıktan- sakınanları sever.” (Tevbe, 9/1-4)
“Ey iman edenler! Müşrikler ancak pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar.” (Tevbe, 9/28)
Taberî, Süddî vasıtasıyla, bu ilandan sonra kâfirlerin tamamının müslüman olduklarını rivayet etmiştir.
Değişik Olaylar
Dokuz yıl sonra bütün bölge ve Mekke’de güven ve huzur devri başlamış oldu. Bundan böyle islâm devletinin kurulmuş olmasının nimetleri elde edilmeye başlandı. Zekat emri bu yıl indi ve zekat toplanması için kabileler arasmda görevliler tayin edildi. Müslüman olmayan bazı kabileler de İslâm’ın gölgesine sığındılar. Onların cizye vermesini bildiren şu âyet indi:
“Onlar hor ve küçülmüş oldukları halde kendi elleriyle -boyun eğerek- cizye verinceye kadar harbedin.” (Tevbe, 9/29)
Faizin haramhğı da bu yıl bildirildi ve bundan bir yıl sonra Hicrî 10. yılda Hz. Peygamber Veda haccında bunu herkese ilan etti.
Müslümanların birkaç yılı Habeşistan’da himayesinde geçirdikleri Necâşî bu yıl Öldü. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onun ölümünü ilan ederek: “Ey müs-lümanlar! Bu gün sizin temiz kardeşiniz, Ashame vefat etmiştir. Onun için Allah’dan mağfiret dileyiniz” buyurdu. Daha sonra Necâşî için gıyabında cenaze namazı lalındı.